Başvurucu, banka tarafından kredi limitinin olduğu bilgisi verilmesi üzerine kredi kullanmak amacıyla banka şubesine gitmiştir. Şube personeli, kredi işlemlerinin tamamlanabilmesi için düzenlenen sözleşmeye başvurucu tarafından "Bir nüshasını elden aldım" yazılarak sözleşmenin imzalanması gerektiğini ifade etmiştir. Görme engelli olması nedeniyle bunu yapamayacağını, görme engelli alfabesi, kamera kaydı gibi farklı yöntemlerle bu eksiklikleri giderebileceğini belirtmesine rağmen başvurucu iki saati geçkin süre banka şubesinde bekletilmiş ve bu sürenin sonucunda krediyi kullanamadan banka şubesinden ayrılmıştır. Başvurucu, bahsi geçen olay nedeniyle banka aleyhine asliye hukuk mahkemesinde manevi tazminat davası açmıştır. Mahkeme, davayı kısmen kabul ederek manevi tazminatın davalı banka tarafından başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Bankanın istinaf başvurusunu inceleyen bölge adliye mahkemesi ise istinaf başvurusunun kabulüne ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir.
İddialar
Başvurucu; kredi kullanmak amacıyla bulunduğu özel bankada, görme engelli olması dolayısıyla imzasını ne şekilde atacağının belirlenememesinden bahisle uzun süre bekletildiğini, bu nedenle kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Somut olayda başvurucunun görme engelli olması dışında kredi kullanmak isteyen diğer bireylerle benzer durumda olduğu açıktır. Bu doğrultuda başvurucunun görme engelli olması nedeniyle kredi kullanamaması farklı muamele teşkil etmektedir. Dolayısıyla durumları benzer olan banka müşterileri arasında kredi kullanılması yönünden engellilik temelinde farklılık yaratılmıştır.
Olayda başvurucunun görme engelli olduğu için maruz kaldığı farklı muamelenin nesnel ve haklı bir temelinin bulunduğu muhatap banka tarafından ortaya konulamamıştır. Engelli kişilerin özel ihtiyaçları dikkate alınarak diğer bireylerle eşit şekilde yaşayabilmelerine yönelik olarak devletin pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Nitekim ulusal ve uluslararası düzenlemelerde engelli bireylerin ayrımcı muameleye karşı korunması konusunda mutabakat bulunmaktadır.
Bölge adliye mahkemesinin gerekçesine göre kredi verilmemesi, başvurucunun görme engelli olması nedeniyle yapılacak teknik işlemler yönünden banka personeli tarafından yaşanılan tereddüde dayandırılmıştır. Dolayısıyla görme engelli olan başvurucunun özel ihtiyaçlarının dikkate alınmadığı anlaşılmıştır. Nitekim gerek banka tarafından gerekse de bölge adliye mahkemesince söz konusu banka işlemine ilişkin olarak başvurucunun durumunu gözeten alternatif bir tedbirin etkili bir biçimde uygulanması yönüyle gereken özenin gösterildiği de ortaya konulamamıştır. Bu durumda başvurucunun kredi kullanamamasının temel nedeni, görme engelli olmasına ve bu durumda uygulanacak mevzuat hükümlerinin anayasal ilkeler gözetilerek uygulanmamasına dayanmaktadır. Bölge adliye mahkemesince engelli bireylerin hukuksal işlemlerine ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemelerin anayasal güvenceler ışığında yorumlandığı ilgili ve yeterli bir gerekçe gösterilememiştir.
Sonuç olarak başvurucunun banka kredisi kullanamaması ve uzun bir süre banka şubesinde bekletilmesi bakımından görme engelli olması temelinde yapılan muamelenin nesnel ve haklı bir sebebinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar vermiştir.