KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA DAVALARINDA HARÇ

KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA DAVALARINDA HARÇ

Anayasa Mahkemesi, nispi karar ve ilam harcının dörtte birinin peşin, geri kalanının kararın
tebliğinden itibaren bir ay içinde ödeneceği ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar
ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı öngören yasa kurallarını, davalısı harçtan
muaf olan kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları yönünden iptal etti.
AYM’nin, 8/9/2022 tarih ve 2022/61 E. sayılı kararında özetle şu tespitlerde bulunuldu:
“Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları idarenin Anayasa ve
kanunla öngörülen kamulaştırma usul ve esaslarına uymaksızın özel mülkiyete konu bir
taşınmaza fiilen el atması durumunda gündeme gelmektedir. Anılan davaların açılmasına
neden olan kamulaştırmasız el atma, mülkiyet hakkına yönelik Anayasa’ya açıkça aykırı
bir müdahale niteliğindedir. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kararlarında da
idare tarafından özel mülkiyete konu bir taşınmaza kamulaştırmasız el atılmasının kanuni
dayanaktan yoksun ve mülkiyet hakkını ihlal eden bir eylem olduğu kabul edilmektedir (bu
yöndeki kararlar arasından bkz. Celalettin Aşçıoğlu, B. No:2013/1436, 6/3/2014).
Hukuk devletinde idare, anayasa koyucunun özel olarak öngördüğü güvencelere aykırı
eylemde bulunmamak konusunda ciddi bir hassasiyet göstermekle yükümlüdür. Özel
mülkiyete konu bir taşınmaza idare tarafından fiilen el atılması anayasal bağlamda
idareden beklenmeyen, hukuk güvenliğini ortadan kaldıran ve Anayasa ile güvence altına
alınmış özel mülkiyet rejimini tehdit eden bir eylemdir. İdarenin Anayasa’ya açıkça aykırı
bu eylemine dolaylı da olsa müsamaha gösterilmesi sonucunu doğuracak ve
kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açmak zorunda kalan kişileri daha da
dezavantajlı bir konuma getirecek düzenlemeler Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen
güvenceleri işlevsiz hâle getirebilecektir.
Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları yoluyla taşınmazına idarenin
fiilen el attığı kişilere tazminat ödenebilmesinin yeterli bir güvence niteliğinde olmadığı ve
anayasal bağlamda kamulaştırmasız el atmanın kamulaştırmanın yerine ikame edilebilecek
bir yol olarak görülemeyeceği açıktır (Celalettin Aşçıoğlu, § 57). Bu itibarla idarenin
Anayasa’da belirlenen usul ve esasların tümüyle dışına çıkarak taşınmazına fiilen el attığı
kişi, taşınmazın bedelini idareden tahsil edebilmek için açmak zorunda kaldığı davada
durumunu daha da ağırlaştıran yükümlülüklerle karşılaşmamalıdır. Başka bir deyişle
idarenin Anayasa’ya açıkça aykırı eyleminin sonuçlarına taşınmazına fiilen el atılan ve
anayasal güvenceden yoksun bırakılan kişinin katlanması sonucunu doğuracak nitelikte
yükümlülükler öngörülmesi Anayasa’ya aykırılık teşkil edecektir.
Anayasa’ya uygun bir kamulaştırma süreci içerisinde kamulaştırmanın kamu yararına
yönelik olmadığını yargı mercileri önünde ileri sürme imkânına sahip olan kişiler idarenin
taşınmazlarına fiilen el atması durumunda bu imkândan yoksun kalabilmektedir. Ayrıca
kamulaştırma bedelinin kural olarak peşin ödenmesi gerekirken idarenin Anayasa’ya
açıkça aykırı eylemi kişilerin bu anayasal güvenceden de mahrum kalmalarına yol
açabilmektedir.
Diğer yandan kamulaştırma bedelinin belirlenmesinin idarenin görevi olması sebebiyle
bedel tespiti bağlamında kural olarak taşınmazı kamulaştırılacak kişinin herhangi bir
yükümlülük altında bulunduğundan söz edilemez (Sadettin Ekiz, B. No:2016/9364,
9/5/2019, § 63). Anayasa’ya uygun bir kamulaştırma sürecinde kamulaştırma bedelinde
uyuşmazlık yaşanması durumunda anılan bedelin tespiti talebiyle yargı mercilerine
idarenin başvurması gerekirken taşınmazlarına fiilen el atılmak suretiyle mülkiyet

haklarına Anayasa’ya açıkça aykırı şekilde müdahale edilen kişiler dava açmak zorunda
bırakılabilmektedir. Başka bir ifadeyle idarenin Anayasa’ya aykırı eylemi dava açma
külfetinin yer değiştirmesine yol açmaktadır. Kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat
davası açmak zorunda kalan kişilerin nispi karar ve ilam harcı ödemekle yükümlü olmaları
ise mülkiyet hakkına yönelik müdahaleyi daha da ağırlaştırmaktadır. Bu itibarla
kamulaştırma bağlamındaki hakları anayasal güvence altında bulunan kişilerin idarenin
taşınmazlarına fiilen el atarak gerçekleştirdiği Anayasa’ya açıkça aykırı eylem nedeniyle
sürüklendikleri dezavantajlı konumu Anayasa’nın sözüyle bağdaştırmak mümkün değildir.
Kaldı ki Anayasa’ya uygun bir kamulaştırma sürecinde mâlikin taşınmazın gerçek
karşılığını elde edebilmek için katlanması gereken bir külfet bulunmamaktadır. Mâlike
yüklenecek bir külfet nedeniyle taşınmazın gerçek karşılığı ödenmeden idare adına tescil
edilmesi sonucunu doğurabilecek herhangi bir hüküm Anayasa’nın 46. maddesinde
öngörülen gerçek karşılığın ödenmesi güvencesi ile bağdaşmayacaktır (benzer yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Kübra Yıldız ve diğerleri, B. No:2018/32734, 28/7/2022, § 61).
Bu itibarla kuralların Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen gerçek karşılığın ödenmesi
koşulu yönünden ayrıca ele alınması gerekmektedir.
Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davasının kısmen veya tamamen
kabulüne karar verilmesi durumunda davacı ödediği nispi karar ve ilam harcının tamamını
geri alabilmektedir (§ 26). Bununla birlikte dava sonuçlanana kadar geçecek süre içinde
davacının nispi karar ve ilam harcı olarak ödediği tutarın değer kaybına uğrayabileceği
açıktır.
Nispi karar ve ilam harcının yalnızca dörtte birinin peşin, geri kalanının ise kararın
tebliğinden itibaren bir ay içinde ödeneceğini, ayrıca yargılama giderleri bağlamında
karar ve ilam harcının aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceğini
öngören kanun koyucunun, takdir yetkisini karar ve ilam harcının mülkiyet hakkına yönelik
getirdiği sınırlamayı mümkün olduğunca hafifletecek yönde kullandığı söylenebilir. Diğer
yandan davacının sunulan adalet hizmeti yoluyla elde ettiği menfaat gözetildiğinde karar
ve ilam harcı olarak ödediği tutardan belirli bir süreliğine mahrum kalmasının tek başına
Anayasa’ya aykırılık teşkil etmeyeceği de kabul edilebilir. Ancak dava konusu kuralların
kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları yönünden ele alındığı ve
kamulaştırmasız el atmanın Anayasa’da mülkiyet hakkı bağlamında koruma altına alınan
güvenceleri açıkça ihlal eden bir yöntem olduğu gözetildiğinde mâlike söz konusu
ihlallerin yanı sıra başka ek külfetler getiren kuralların Anayasa’nın sözüne aykırılık teşkil
etmeyeceği söylenemez. Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davasının
kısmen veya tamamen kabulüne karar verilmesi durumunda davacı ödediği nispi karar ve
ilam harcının tamamını geri alabilmekte ise de dava sonuçlanana kadar geçecek süre
içinde nispi karar ve ilam harcı olarak ödenen tutarda meydana gelebilecek değer kaybı
taşınmazın gerçek karşılığının elde edilememesine de yol açabilmektedir. Söz konusu değer
kaybının gerçek karşılığın ödenmesine yönelik anayasal güvenceyi işlevsiz hâle getirmesini
engelleyebilecek bir telafi mekanizması da öngörülmemiştir.
Bu itibarla Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen güvenceye açıkça aykırı olarak
taşınmazına el atılan kişinin durumunu daha da ağırlaştıran ve bu hususta herhangi bir
telafi mekanizması içermeyen kurallar Anayasa’nın sözüne aykırılık teşkil etmektedir.
Açıklanan nedenlerle kurallar, “davalısı harçtan muaf olan kamulaştırmasız el atma
nedeniyle açılan tazminat davaları” yönünden Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine
aykırıdır. İptalleri gerekir.”


Yorum Yaz