Arazi Toplulaştırılması

Arazi Toplulaştırılması

I- Arazi Toplulaştırmasının Tanımı

Tarım arazileri genellikle, miras ve intikal yoluyla parçalanma, hisseli ve bölünerek yapılan satışlar ile sulama, karayolları ve demiryolları gibi tarım arazilerinden geçen kamu yatırımları nedeniyle küçük parçalı hale gelmektedir. Bu durum da, tarım arazisinin verimli kullanılmasını engellemekte ve tarım alanlarındaki kayıpların artmasına yol açmaktadır.

Arazi toplulaştırması; küçük parçalı tarım arazilerinin, modern işletmecilik esaslarına uygun tarımsal işletmeler oluşturulmasını ve verimli kullanımını sağlamak amacıyla doğal özellikleri, kullanım bütünlüğü ve mülkiyet hakları gözetilerek birleştirilmesi işlemidir.

Arazi toplulaştırması işlemi, Danıştay 10. Dairesinin 29.03.2022 tarih ve Esas: 2021/6648 Karar: 2022 /1647 sayılı kararında da, aynı şahsa veya çiftçi ailesine ait, çeşitli nedenlerle ekonomik üretime imkan vermeyecek biçimde veya toprak muhafaza ve zirai sulama tedbirlerinin alınmasını güçleştirecek derecede; parçalanmış, dağılmış, şekilleri bozulmuş, dağınık küçük arazi parçalarının ve hisselerinin bir araya getirilerek muntazam şekiller halinde birleştirilmesi ve işletmelerin yeniden düzenlenmesi işlemi olarak tarif edilmiştir.

II- Arazi Toplulaştırmasının Yasal Dayanağı

Arazi toplulaştırmasının, mülkiyet hakkına müdahale içeren niteliği gereği yasal dayanağının bulunması gerekmektedir. Meri mevzuatımızda, arazi toplulaştırmasıyla ilgili mevzuat hükümleri şu şekildedir;

Anayasa'nın 44. maddesinin 1. fıkrasında, Devletin, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alacağı, bu amaçla, değişik tarım bölgeleri ve çeşitlerine göre toprağın genişliğini tespit edebileceği hükmü; 45. maddesinin 1. fıkrasında ise, Devletin, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştıracağı hükmü yer almaktadır.

5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu'nun 1. maddesinde de, Kanunun amacının, toprağın korunması, geliştirilmesi, tarım arazilerinin sınıflandırılması, asgari tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüklerinin belirlenmesi ve bölünmelerinin önlenmesi, tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazilerin çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak planlı kullanımını sağlayacak usul ve esasları belirlemek olarak ifade edilmiştir.

3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu'nun "Amaç" başlıklı 1. maddesinde, "Bu Kanunun amacı sulama alanları ile Cumhurbaşkanınca gerekli görülen alanlarda; a) Toprağın verimli şekilde işletilmesini, işletilmesinin korunmasını, birim alandan azami ekonomik verimin alınmasını, tarım üretiminin sürekli olarak artırılmasını, değerlendirilmesini ve buralarda istihdam imkanlarının artırılmasını... c) Ekonomik üretime imkan vermeyecek şekilde parçalanan tarım topraklarının gerektiğinde ve imkanlar ölçüsünde genişletilmesi suretiyle de toplulaştırılmasını, tarım arazisinin ailenin geçimini sağlamaya ve aile iş gücünü değerlendirmeye yeterli olmayacak derecede parçalanmasını ve küçülmesini önlemeyi... sağlamaktır." hükmü; "Toplulaştırma ve Tarla İçi Geliştirme Hizmetleri" başlıklı 6. maddesinde de, "(1) Bu Kanunda belirtilen amaçları gerçekleştirmek üzere uygulama alanlarında ilgili kuruluşça, isteğe bağlı veya maliklerin muvafakatı aranmaksızın arazi toplulaştırılması yapılabilir. (2) İsteğe bağlı olanlara öncelik vermek kaydıyla arazi toplulaştırmasını teşvik için ilgili kuruluşça arazi genişletmek gibi destekleyici tedbirler alınabilir. (3) Toplulaştırma alanlarında gerçek kişilerle kamu ve özel hukuk tüzel kişilerine ait araziden projenin özelliğine göre, yol ve kanal gibi kamunun ortak kullanacağı yerler için % 10'a kadar katılım payı kesilir... (8) Toplulaştırma esas ve usulleri ile toprağın derecelendirilmesi ile tarla içi geliştirme hizmetlerinin nasıl yapılacağı yönetmelikte belirtilir." hükmü yer almaktadır.

III- Arazi Toplulaştırmasının İlke ve Esasları

Bilindiği gibi mülkiyet hakkı, Anayasa’nın 35’inci maddesi ve AİHS’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 1’inci maddesi ile koruma altına alınmıştır. Arazi toplulaştırmasının mülkiyet hakkına etki etmesi nedeniyle uygulama ve yargısal denetimi aşamasında Anayasa ve AİHS’de belirlenen genel ilkelere uyulması gerekmektedir.

Bu ilkeler şu şekildedir:

- Maliklere mümkün olduğu ölçüde eski arazisine eşdeğer ve tek parselde arazi verilmeye çalışılması,
- Maliklerin istekleri dikkate alınarak arazisinin yoğun olduğu bölgede veya en büyük parselinin etrafında toplanarak arazi verilmeye çalışılması,
- Umumi yola (asfalt, şose) bitişik olan parsellerin yine imkanlar ölçüsünde aynı yerde verilmesi,
- Toplulaştırma alanındaki işletme yapı ve tesisleri ile bağ, bahçe vb. sabit tesislerin imkan ölçüsünde maliklerine verilmesi, birden fazla sabit tesisi bulunan maliklerin bu arazi parçalarından mümkün olduğu kadar birinin etrafında tercih vermek zorunda olması,
- Her parselin yol ve sudan faydalanacak şekilde planlanması, küçük işletmelere ait parsellerin, yol ve sudan faydalanabilmesi için, gerektiğinde hisselendirilmesi,
- Parsel şeklinin zorunlu durumlar dışında dikdörtgen olmasına ve en/boy oranının 1/3 1/7 arasında bulunmasına dikkat edilmesi,
- Toplulaştırma yapılan köyler arasında sınır düzeltmesinde, köy sınırlarının yol, kanal gibi sabit sınırlara dayandırılmasına çalışılması, ancak zorunlu hallerde parsel sınırının köy sınırı olarak değerlendirilmesi,
- İşletmeyi oluşturan maliklere ait arazinin bir arada değerlendirilebilmesi, maliklerin istekleri halinde tek parselde payları oranında adlarına hisseli olarak tescil edilmesi,
- Veraseten iştiraklerden aynı maliklere ait olan arazinin bir işletme olarak değerlendirilmesi,
- Davalı arazinin her birinin ayrı bir işletme olarak değerlendirilmesi, hisse uyuşmazlıkları giderilemeyen parsellerin her birinin ayrı bir işletme olarak değerlendirilerek eski maliklerine aynı hisselerle tescil ettirilmesi,

İlke ve esaslarına uyulması gerekmektedir.

IV- İtiraz ve Dava Süreci

Arazi toplulaştırması işlemleri, İmar Kanununun 18. maddesi uyarınca yapılan parselasyon işlemlerine teknik olarak benzemekte olup, hem toplulaştırma işleminin hem de parselasyon uygulamasının amacı kamu yararıdır, mülkiyet hakkını korumaktır. Yapılan arazi toplulaştırması işleminde yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan ilke ve esaslara uyulmaması halinde toplulaştırma işleminin askıya çıkartılması üzerine itiraz edilmesi gerekmektedir. İtiraz ve dava süreci şu şekildedir:

Arazi derecelendirme komisyonu tarafından tespit edilen dönüşüm katsayılarını ve parsellerin birim değeri cinsinden karşılıklarını gösterir mülkiyet listesi ve arazi derecelendirme haritası, muhtarlık veya belediyece uygun görülecek yerlerde on beş gün süre ile asılarak ilan olunur ve yerel imkanlarla duyurulur. Askıdan indirme tutanakla saptanır.

Arazi malikleri ve diğer ilgililer, arazi derecelendirme haritası ile liste ve tablosuna ilişkin itirazlarını, ilan süresinin bitiminden itibaren on beş gün içinde yazılı olarak arazi derecelendirme komisyonuna yapabilirler. Arazi derecelendirme komisyonu, yapılan itirazları en geç on beş gün içinde karara bağlayarak ilgililere yazılı olarak bildirir ve yeniden on beş gün süre ile askıya çıkararak ilan eder. Arazi malikleri ve diğer ilgililer ilan süresinin bitiminden itibaren on beş gün içinde, proje idaresine itiraz edebilirler. Proje idaresi bu itirazları otuz gün içinde karara bağlar. Proje idaresinin kararı kesin olup ilgililere yazılı olarak bildirilir.

Süresi içinde itiraz edilmeyen arazi derecelendirmeleri kesinleşir.

Proje idaresince arazi derecelendirmeleri esas alınarak yapılan veya yaptırılan yeni parselasyon planı ve yeni mülkiyet listeleri mahallinde on beş gün süre ile askıya çıkarılarak ilan edilir. Arazi malikleri ve diğer ilgililer ilan süresinin bitiminden itibaren on beş gün içinde proje idaresine itiraz edebilirler, itirazlar en geç otuz gün içinde karara bağlanır. İtirazın reddine dair kararlara karşı kararın tebliğ tarihinden itibaren 60 gün içerisinde taşınmazın bulunduğu yer idare mahkemesinde dava açılması gerekmektedir.

Yeni parselasyon planı ve yeni mülkiyet listeleri Bakanlığın onayı ile kesinleşir. Kesinleşen parselasyon planına uygun olarak yeni parseller hak sahiplerine dağıtılır.

Öte yandan, toplulaştırma işlemi kesinleşip hak sahiplerine tapuları dağıtıldıktan sonra da dava açılması mümkündür. Taşınmazların her biri açısından sübjektif etkiler doğuran bireysel bir işlem niteliğinde olan toplulaştırma işlemi maliklere tebliğ edilmemektedir. Toplulaştırma işleminin teknik bir yönünün bulunması ve tüm unsurlarıyla malikler tarafından öğrenilemediği hususu da dikkate alındığında, ilan edilmek suretiyle kesinleşen toplulaştırma işlemine karşı artık dava açılamayacağının kabulü halinde mahkemeye erişim hakkının özünün ve mülkiyet hakkının ihlal edileceği açıktır.

Bu itibarla, toplulaştırma işlemi kesinleştikten sonra da, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 10. maddesi kapsamında ilgili idareye yapılan başvurunun reddi üzerine de idare mahkemesinde açılan davanın süresinde açıldığının kabulü gerekmektedir.

Nitekim, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 03.05.2018 tarih ve E:2016/4086, K: 2018/2287 sayılı kararında da; "...uyuşmazlığın mülkiyet hakkıyla ilgili olması, arazi toplulaştırmasının subjektif bir işlem olması anlamında ilanen tebliğin dava açma süresi başlangıcına esas alınamayacağı, davacının bilgiye erişim hakkının tam anlamıyla sağlanmadığı, dava açma süresinin geçirildiği şeklindeki yorumun mahkemeye erişim hakkının özünü ihlal edeceği sonucuna varıldığından, işin esası incelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen kararın bu kısmında da hukuki isabet görülmemiştir..." gerekçesiyle davayı süre aşımı yönünden reddeden yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Diğer yandan, 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce Yürütülen Hizmetler Hakkında Kanunun Ek-9. maddesindeki, arazi toplulaştırma işlemlerine karşı tescil tarihinden itibaren 10 yıl içinde dava açılabileceği yönündeki hüküm de dikkate alındığında, toplulaştırma işlemlerine karşı tescil tarihinden itibaren en geç 10 yıl içinde dava açılması gerekmekte olup, söz konusu süre hak düşürücü bir süredir.

Yukarıda arazi toplulaştırması konusu genel itibariyle açıklanmış olup bu hususlar somut olaya göre değişkenlik gösterebilmektedir. Bu nedenle hak kaybına uğramamak açısından avukat danışmanlığında hukuki sürecin yürütülmesi faydalı ve doğru olacaktır.


Yorum Yaz