Türk Hukukunda sorumluluk konusu oldukça mühimdir. Sorumluluk özel hukukun da kamu hukukunun da en önemli konularından birisidir. Kamu Hukuku’nun bir alt dalı olan cezai sorumlulukta temel ilke ‘kanunsuz suç ve ceza olmaz’ ilkesidir. Hukukumuzda idarenin de kusurlu sorumluluğu ve kusursuz sorumluluğu olduğu haller mevcuttur. Özel hukukta ise sorumluluk tazminat sorumluluğu olarak da anılır. Özel hukukta sorumluluk iradeden (hukuki işlemlerden) ve kanundan doğar.
GİRİŞ
Bir kimseyi verdiği zarardan dolayı sorumlu tutabilmek için öncelikle bu kişinin sorumluluğunu ortaya koyacak bazı nedenlerin aranması gerekmektedir. Kısacası zararın veya zarar tehlikesini kimin yükleneceğinin belirlenmesi gerekir. Bu konuda benimsenmiş ve başta gelen ilke kusur sorumluluğu ilkesidir.
Ceza hukukunda sorumluluk yalnızca gerçek kişiler bakımından uygulanır. Tüzel kişiler hakkında adli cezaya hükmedilemez ancak güvenlik tedbirine hükmedilebilir. Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesine göre suç olan her şey ve cezası kanunda yer alır.
Her suçun maddi ve manevi unsurları vardır. Suçun manevi unsuruna kusur adı verilir maddi unsurları ise hareket, nedensellik bağı ve neticedir. Kusur davranışın ardındaki iradeyi ifade eder. Manevi unsur (irade) olmadan suç işlenmez, kusur bilme ve isteme unsurlarını içerir. Bilme ve isteme unsurları bir arada ise bu kusur çeşidinin ismi ‘kast’ olacaktır. Kast hukuk sistemimizde en ağır kusurdur, en hafif kusur ise ihmal olarak adlandırılır. Hukukta illiyet bağı ise hareketle hareketin neticesi arasında kurulur. Bir olayda birden fazla hareket varsa herkes kendi hareketinden sorumludur.
Ceza hukukunda özel haller de mevcuttur, özel hallerde nedensellik bağı kesilir. Örneğin öngörülmesi ve kaçınılması mümkün olmayan tabiat olaylarına mücbir sebep denilir ve mücbir sebep hallerinde sorumluluk doğmaz. 5237 sayılı TCK’nın birinci kitabının ikinci kısmının ikinci bölümünün başlığı, “Cezai Sorumluluğu Kaldıran veya Azaltan Nedenler” olarak belirlenmiştir. Söz konusu bölüm toplam 11 maddeden oluşmaktadır. Bunlar sırasıyla, Kanunun Hükmü ve Amirin Emri (TCK m. 24), Meşru Savunma ve Zorunluluk Hali (TCK m. 25), Hakkın Kullanılması ve İlgilinin Rızası (TCK m. 26), Sınırın Aşılması (TCK m .27), Cebir ve Şiddet, Korkutma ve Tehdit (TCK m. 28), Haksız Tahrik (TCK m. 29), Hata (TCK m. 30), Yaş Küçüklüğü (TCK m. 31), Akıl Hastalığı (TCK m. 32) Sağır ve Dilsizlik (TCK m. 33), Geçici Nedenler, Alkol veya Uyuşturucu Madde Etkisinde Olma (TCK m. 34) dır.[1]
İdare hukukunda yalnızca kişilere sorumluluk yüklenmez, idarenin de kişilere karşı sorumluluğu vardır. İdarenin sorumluluğu sosyal devlet anlayışı ilkesine dayanmaktadır. İdare kamu hizmetini yürütürken verdiği zararlardan sorumlu olacaktır. İdarenin sorumluluğu Anayasa ile belirlenmiştir. Anayasamızın 40’ıncı maddesine göre “Kişinin, resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da kanuna göre Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır’. Anayasamızın 125. maddesinde ise ‘İdare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür.’ hükmü yer almaktadır. Anayasanın ilgili hükümlerinden de görüldüğü üzere ilgililerin idarenin eylem ve işlemlerinden zarar görmeleri halinde, idarenin tazminat yükümlülüğü doğacaktır.[2]
Günümüzde idarenin sorumluluğu idari yargı içtihatlarına da dayandırılmaktadır. İdarenin sorumluluğu konusunda hizmet kusuru asli sorumluluk şartı olmakta, idarenin faaliyetleri sonucu ortaya çıkan zararların tazmininde, öncelikle idarenin kusurunun bulunup bulunmadığı araştırılmaktadır. İdarenin kusurunun bulunmadığı durumlarda kusursuz sorumluluk şartları incelenmektedir. Bu durum kusursuz sorumluluğun, tali bir sorumluluk olduğunu göstermektedir.[3] İdarenin kusursuz sorumluluğuna gidilebilmesi için öncelikle kusura dayanan sorumluluğu araştırılacaktır. Eğer idarenin zararın meydana gelmesinde kusuru yok ise bu sefer kusursuz sorumluluğuna gidilip gidilemeyeceği araştırılır. Danıştay’ın uygulaması, kusura dayanan sorumluluğa gidilemez ise kusursuz sorumluluğa göre karar verilmesi yönündedir. İki sorumluluk türüne aynı anda gidilemeyecektir.[4] Zira Danıştay öncelikle idarenin kusuru olup olmadığı tespit edilmeksizin verilen ilk derece mahkemesi kararlarını iptal etmektedir.[5]
İdarenin sözleşmeden doğan sorumluluğuna idarenin özel şirketlerle imtiyaz, iltizam, idari hizmet sözleşmeleri gibi iki tarafa da borç yükleyen sözleşmeler örnek olarak verilebilir. İdari sorumlulukta idari yargıda dava açılır. İdarenin sözleşme dışı sorumluluğu da söz konusudur bunlar kanundan doğar. Kanundan doğan sorumluluk kusurlu sorumluluk ve kusursuz sorumluluk olarak ikiye ayrılır. İdare hukukunda kusurlu sorumluluk halleri hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi ve son olarak hiç işlememesi olarak karşımıza çıkar. Kusursuz sorumluluk hallerinde ise devletin sorumluluğunun doğması için kusur aranmaz.
Kusursuz sorumluluk hallerinden risk ilkesi borçlar hukukundaki tehlike sorumluluğunu karşılar. Tehlikeli faaliyetler kusura dayalı sorumluluğun istisnasıdır. Fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesinde ise idarenin kamu yararını gözeterek yaptığı her işte zarar görenin zararının tazminatla giderilmesi esastır.
Yukarıda Hukuk Sisteminde Sorumluluk ve Kamu Hukukunda Sorumluluk konuları genel itibariyle açıklanmış olup bu hususlar somut olaya göre değişkenlik gösterebilmektedir. Bu nedenle hak kaybına uğramamak açısından avukat danışmanlığında hukuki sürecin yürütülmesi faydalı ve doğru olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Sorumluluk, Kamu Hukukunda Sorumluluk, Kusura Dayanan Sorumluluk, Kusursuz Sorumluluk
[1] Elvan Keçelioğlu, Türkiye Barolar Birliği – Hakemli Makaleler
[2] Danıştay bir kararında idarenin hukuki sorumluluğunu şöyle tanımlamıştır: “İdarenin hukuki sorumluluğu, kamusal faaliyetler sonucunda, idare ile yönetilenler arasında yönetilenler zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı zararın idarece tazmin edilmesini sağlayan bir hukuksal kurumdur. Bu kurum, kamusal faaliyetler sebebiyle yönetilenlerin malvarlığında ortaya çıkan eksilmelerin ya da çoğalma olanağından yoksunluğun giderilebilmesi, karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine almaktadır.” DANIŞTAY, 15. D., E. 2013/5356, K. 2016/3705,T. 23.5.2016
“Zarar ile eylem arasında nedensellik bağının kurulabildiği hallerde idare hukuku kuralları çerçevesinde öncelikle hizmet kusurunun bulunup, bulunmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkesine göre zararın tazmin edilip edilmeyeceğinin belirlenmesi gerekmektedir.” Danıştay 10.D., 26.11.2008, E: 2006/7165, K: 2008/8312
“Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas olduğundan, olayın oluşumu ve zararın niteliğinin irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin ya da daha ayrı bir anlayış ve amaçtan kaynaklanan sosyal risk ilkesinin uygulanıp, uygulanmayacağının belirlenmesi, tazminata hükmedilirken de herhalde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.” DANIŞTAY 15.D., E. 2013/4226, K. 2016/2798,T. 22.4.2016
DANIŞTAY, 15.D., E. 2013/4524, K. 2016/3302, T. 9.5.2016