Türk Borçlar Kanununa Göre Satış Sözleşmesinde Yarar Ve Hasarın Geçişi

Türk Borçlar Kanununa Göre Satış Sözleşmesinde Yarar Ve Hasarın Geçişi

  1. Genel Olarak

Satış sözleşmesi toplumlarda en çok uygulanan sözleşmelerden birisidir. Bu sözleşme ile satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlenmektedir. Kısaca satış sözleşmesi, bir eşyanın para ile değiştirilmesidir.

Satış sözleşmesinde yarar ve hasarın intikali taşınırlar için Türk Borçlar Kanunu’nun 208. maddesinde; taşınmazlar için ise, Borçlar Kanunu’nun 216 ve Türk Borçlar Kanunu’nun 245. maddesinde düzenlenmiştir. Bu kavramların önemi, satış sözleşmesinin yapılması ile sözleşme konusu şeyin ifası arasında bir zaman aralığı olması durumunda ortaya çıkmaktadır.

Yarar ve hasarın tanımı Kanunda yapılmamıştır. Bu nedenle bu kavramların tanımlanmasına ihtiyaç vardır.

Yarar, bir satış sözleşmesi yapıldıktan sonra, satış konusu malın teslimine kadar geçen süre içinde bu malda kendiliğinden oluşan fazlalıklar anlamına gelir. Satış konusu işletmenin veya evin kira geliri, satılan bir hayvanın yavrusu, satış konusu yapılmış olan bir atın bir yarış kazanması sonucunda elde edilen para ödülü gibi durumlarda yarar söz konusu olur.

Hasar ise, satış sözleşmesi yapıldıktan sonra, ifa anına kadar geçen süre içinde satış sözleşmesine konu olan malda kendiliğinden oluşan ve satıcının elinde olmayan nedenlerden dolayı malın tümüyle yok olması veya zarara uğraması ve değerini azaltacak ölçüde kötüleşmesi sonucunda ifanın imkânsız hale gelmesi veya satış konusu malın değer kaybetmesidir.

Satış sözleşmesinin kurulmasından sonra ve satılanın teslimine kadar geçecek süre içinde satılan şeyde beklenmedik olaylar dolayısıyla bir eksiklik meydana geldiğinde bu hasara alıcının mı, yoksa satıcının mı katlanacağı; aynı şekilde bu süre içerisinde elde edilen yararların kime ait olduğu konularında ortaya çıkan sorun, hasar ve yararın intikaline ilişkin sorunlardır. Örneğin satılmış ancak henüz teslim edilmemiş bir otomobilin çıkan bir yangında telef olması durumunda, bu hasara kimin katlanacağı konusunda veya satılan ancak henüz teslim edilmeden, yani mülkiyeti geçirilmeden kiraya verilen arabanın kirasının, yani yararın, kime geçeceği konusunda bu gibi sorunlar ortaya çıkar.

II. 6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR KANUNU’NA GÖRE YARAR VE HASARIN İNTİKALİ

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 208/1. maddesine göre; “Kanundan, durumun gereğinden veya sözleşmede öngörülen özel koşullardan doğan ayrık haller dışında, satılanın yarar ve hasarı; taşınır satışlarında zilyetliğin devri, taşınmaz satışlarında ise tescil anına kadar satıcıya aittir.” denmiştir.

Eski düzenlemede yer alan, alıcının henüz malik olmadığı bir malın hasarına katlanmak ve bedeli ödemek zorunda bırakılmasının hakkaniyete aykırı görülen ve doktrinde eleştirilen bir konu olduğu durumuna, Türk Borçlar Kanunu’nun genel gerekçesinde de yer verilmiştir. Türk Borçlar Kanunu’nun 208. maddesinin ilk fıkrasına göre, satım sözleşmesinin konusu olan şeyin yarar ve hasarı; söz konusu şey taşınırsa, taşınırın zilyetliğinin geçirilmesinden ve taşınmazsa da tapu kütüğüne tescil anına kadar satıcıya aittir. Bu şekilde, alıcının hakkaniyete aykırı olan durumu hafifletilmiştir ve alıcı satım konusunu hiç veya gereği gibi elde edememe riskinden kurtulmuştur.

Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise alıcının temerrüdü durumuna yer verilmiştir. Buna göre, “Taşınır satışlarında, alıcının, satılanın zilyetliğini devralmazsa temerrüde düşmesi durumunda zilyetliğin devri gerçekleşmişçesine, satılanın yarar ve hasarı alıcıya geçer.” Bu hüküm 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda yer almayan yeni bir hükümdür ve ilk fıkraya bir istisna olarak kabul edilebilir.

Maddenin üçüncü fıkrasında ise, “Satıcı alıcının isteği üzerine satılanı ifa yerinden başka bir yere gönderirse, yarar ve hasar, satılanın taşıyıcıya teslim edildiği anda alıcıya geçer.” denmektedir. Bu da ilk fıkraya istisna olarak kabul edilebilir bir niteliğe sahiptir. Buna göre, satım konusu olan şeyin kanuni ifa yerinden başka bir yere gönderilmesi durumunda, yarar ve hasar, satım konusu şeyin taşıyıcıya teslim edildiği andan itibaren alıcıya geçer. Bu talebin alıcı tarafından yapılmış olması gerekmektedir. Ancak bu durum için de bazı istisnalar mevcuttur. Eğer, taşıyıcı da hizmet akdi ile satıcıya bağlanmışsa bu durumda hasar ve yarar, satım konusu şeyin taşıyıcıya teslim edildiği anda değil, alıcıya ulaştığı anda intikal eder.

Taşınmazlarda yarar ve hasarın intikali ise Türk Borçlar Kanunu’nun 245. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, “Satılanın tescilden sonraki bir zamanda alıcı tarafından teslim alınması için sözleşmeyle bir süre belirlenmişse, onun yarar ve hasarı, alıcıya teslimle geçer.” Bu hüküm, alıcının satılanı teslim almada temerrüde düşmesi durumunda da uygulanır.” 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda da 818 sayılı Borçlar Kanunu ile benzer şekilde bir düzenlemeye gidilmiştir. Örneğin, bir apartman dairesini satan kişi, tescilden 2 ay sonra bu daireden çıkacak ve daireyi alıcıya teslim edecekse, bu durumda dairenin yarar ve hasarı alıcıya 2 ay sonra yapılacak teslimle alıcıya geçer. Bu şekilde alıcı korunmuş olur. Bu kuralın şartı da ikinci fıkrada belirtilmiştir. İkinci fıkraya göre, “Bu sözleşmenin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.” Yani kanun, böyle bir sözleşmenin yapılması durumunda şekil şartı aramıştır. Şekil şartı burada kurucu unsur niteliğini haizdir.

Yukarıda satış sözleşmelerinde yarar ve hasarın geçişi konusu genel itibariyle açıklanmış olup bu hususlar somut olaya göre değişkenlik gösterebilmektedir. Bu nedenle hak kaybına uğramamak açısından avukat danışmanlığında hukuki sürecin yürütülmesi faydalı ve doğru olacaktır.


Yorum Yaz