CEZA HUKUKUNDA ZORUNLULUK HALİ

CEZA HUKUKUNDA ZORUNLULUK HALİ

Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerden olan zorunluluk hali, Türk Ceza Kanununun 25/2. maddesin de düzenlenmiştir.

Zorunluluk halini kısaca, kişiye kendisinin ya da başkasının bir tehlike altında bulunması nedeniyle gerçekleştirdiği fiilden dolayı ceza verilmemesini sağlayan düzenleme olarak tarif edebiliriz.

Buna göre TCK 25/2. madde de ;

"Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez." denilmiştir.

Kanun metninde de anlaşılacağı üzere, genel olarak zorunluluk halinden bahsedebilmek için, kişinin, kendisinin bilerek ve isteyerek sebebiyet vermediği bir tehlikeye maruz kalması halinde, tehlikeyi savuşturmaya yetecek oranda, kendisinin ya da başkasının hakkını korumak için gerçekleştirdiği fiil nedeniyle, bu tehlikeyle ilgisi olmayan üçüncü bir kişiye zarar verilmesi gerekir.

Türk Ceza Hukukuna göre, fail zorunluluk hali kapsamında, gerçekleştirdiği fiilden ötürü cezalandırılmaz.

CMK 223/3-b madde de bu durum ;

"Değişik: 25/5/2005 - 5353/30 md.) Yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle veya zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi,"

"Hallerinde, kusurunun bulunmaması dolayısıyla ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir." denilmiştir.

Zorunluluk halinde, göz önünde bulundurulması gereken en önemli husus kişinin tehlikeden kurtulma içgüdüsüyle hareket etmesidir. Ortaya çıkan, bu tehlike bir insan hareketinden kaynaklanabileceği gibi bir doğa olayından ya da hayvan hareketinden de meydana gelebilir.

Zorunluluk halini TCK 25/1. maddesinde düzenlenen meşru savunmadan ayıran en önemli fark ise, tehlikeden korunmak için menfaati ihlal edilen üçüncü kişinin, tehlikenin oluşumunda herhangi bir eylemi olmadığı gibi, katkısı da bulunmamaktadır.

Soruşturma ve kovuşturma kapsamında, zorunluluk halinin olup olmadığını araştırırken, kişinin soyut iddiaları dışında başkaca delile ulaşılamamışsa, kişinin zorunluluk halinden faydalanamaması gerekir. Bilindiği üzere, ceza hukukumuzda, ortaya çıkan fiil her türlü delille ispatlansa bile ve sadece fail beyanı ile yetinilerek hüküm verilse de, zorunluluk halinin uygulanmasında, yalnızca failin soyut iddiaları tek başına hükme esas olmamalıdır.

Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 13.02.2023 tarihli 2022/16280 esas, 2023/488 kararında "
Sanık müdafii suça konu malın değerinin azlığı sebebiyle TCK'nın 145. maddesinin uygulanmasını talep etmiş ise de, suça konu … marka cep telefonunu değerinin 12.00,00 TL olması sebebiyle ve yine aynı Kanun'un 147. maddesinin uygulanması gerektiği belirtilmiş ise de, sanığın zorunluluk hali içinde bulunduğunu gösterir bir belge sunmadığı gibi aşamalarda bara gittiğinin de anlaşılması sebepleriyle hukuka aykırı bulunmamıştır." denilmiştir.

Zorunluluk hallinin şartlarını tehlikeye ve korunmaya yönelik olarak ikiye ayırmak mümkündür.

1-TEHLİKEYE İLİŞKİN KOŞULLAR

Ortada bir tehlikenin olması gerekir. Bu tehlike, bir doğa olayından ya da insan davranışından da kaynaklanabilir. Örneğin, sel, deprem, fırtınanın yol açtığı tehlikeler doğadan kaynaklanan tehlikelerdir. Diğer yandan, insanın neden olduğu yangın, su baskını gibi tehlikeler de insan kaynaklı tehlikelerdir.

Tehlikeyle korunmanın aynı(eş) zaman da gerçekleşmesi gerekir.

Tehlikenin bir hakka yönelik olması gerekir.

Ortaya çıkan bu tehlikeye, kişi bilerek ve isteyerek neden olmamalıdır. Kanun metninde, tehlikenin ortaya çıkmasında kişinin kastı veya kusuru diye bir açıklamaya ya da ayrıma gitmemiştir. Yalnızca bilerek neden olmama ifadesi kullanılmıştır.

Kişinin otaya çıkan bu tehlikeye katlanma yükümlülüğü bulunmamalıdır.

2- KORUNMAYA İLİŞKİN KOŞULLAR

Başka türlü korunma imkânının bulunmaması gerekir. Eğer kişi tehlikeyi başka türlü savuşturarak, korunma imkânı var ise, tehlikeden kurtulmak için üçüncü bir kişinin hakkını ihlal etmesi durumunda zorunluluk halinden bahsedilemeyecektir.

Ortaya çıkan tehlike ile korunma fiili arasında uygun bir oranın bulunması gerekir. Yargılama makamları ortaya çıkan tehlike ile bu tehlikenin bertaraf edilmesiyle verilen zararın oranlarını iyice irdeleyerek buna göre karar vermelidir.

Kişi de tehlikeden korunma iradesinin bulunması gerekir. Kişi ortaya çıkan tehlikeyi bilmeli, ona göre eşit ya da üstün bir menfaati korumak için hareket etmelidir.

Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 11.04.2023 tarihli 2021/3706 esas, 2023/2165 kararında,

"Göynük Belediyesinde temizlik işçisi olarak çalışan sanığın çöp topladığı sırada sokak köpeklerinin saldırısından korunmak amacıyla av tüfeğiyle havaya birkaç el ateş ettiği iddiasına ilişkindir.

Sanık savumasında özetle, çöp topladığı sırada etrafını saran sokak köpeklerinin saldırısından korunmak için havaya ateş ettiğini beyan etti.

Yeminli tanık olarak dinlenen … özetle, sanığın çöp topladığı aracı kullandığını, köpeklerin havlayarak sanığa doğru yaklaştıklarını, ardından silah sesi duyulduğunu, sanığın köpeklerden korunmak için havaya ateş ettiğini beyan ettiğini ifade etmiştir.

Olaylar ve olgular bölümünde belirtilen hususlar ile dava dosyası kapsamındaki tüm deliller dikkate alındığında, sanığın köpeklerin saldırısından korkarak av tüfeğiyle havaya ateş etmesi şeklindeki eylemini kendisine yöneltilmiş, gerçekleşmekte olan ağır ve muhakkak tehlikeden kurtulmak amacıyla ve zaruret hali nedeniyle gerçekleştirdiği anlaşılmıştır. Sanık hakkında 5237 sayılı Kanun'un 25 inci maddesinin ikinci fıkrası ve 5271 sayılı Kanun'un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi uyarınca beraat kararı yerine ceza verilmesine yer olmadığına ve av tüfeğinin 2521 sayılı Avda ve Sporda Kullanılan Tüfekler, Nişan Tabancaları ve Av Bıçaklarının Yapımı, Alımı, Satımı ve Bulundurulmasına dair Kanuna (2521 sayılı Kanun) göre gereğinin takdir ve ifası için idareye teslimi yerine müsaderesine karar verilmesinde hukuka uygunluk görülmemiştir.

Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Göynük Asliye Ceza Mahkemesinin, 24.02.2016 tarihli kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322 nci maddesi gereği hüküm fıkrasının ceza verilmesine yer olmadığı kararına ilişkin birinci paragrafının çıkartılarak yerine; \"Sanığın eyleminin kanunda suç olarak tanımlanmaması nedeniyle 5271 sayılı Kanun'un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca Beraatine,\", hükmün müsadereye ilişkin üçüncü paragrafının çıkartılarak yerine \"av tüfeğinin 2521 sayılı Kanun'a göre gereğinin takdir ve ifası için idareye teslimine\" ibarelerinin eklenmesi suretiyle hükmün, Tebliğnameye kısmen aykırı olarak, oy birliğiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA," denilmiştir.

Yukarıda zorunluluk hali konusu genel itibariyle açıklanmış olup bu hususlar somut olaya göre değişkenlik gösterebilmektedir. Bu nedenle hak kaybına uğramamak açısından

avukat danışmanlığında hukuki sürecin yürütülmesi faydalı ve doğru olacaktır.


Yorum Yaz