Hukukumuzda haksız rekabete ilişkin hükümler esas itibariyle 6098 sayılı TBK md. 57 ve 6102 sayılı TTK md. 54 vd. hükümlerinde düzenlenmiştir. 6098 sayılı TBK md. 57 büyük ölçüde 818 sayılı TBK md. 48 ile örtüşürken, 6102 sayılı TTK’nın haksız rekabete ilişkin hükümlerinde mülga 6762 sayılı TTK’ya göre büyük ölçüde değiştirmiştir.
6102 sayılı TTK’da, mülga TTK’nın aksine haksız rekabet tanımlanmasa da haksız rekabet kurumunun amacı belirtilmiştir. TTK md. 54/1’e göre, “Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.”
TTK madde 54/1’in gerekçesinde de dediği gibi kanunkoyucu ne “dürüst” ne de “bozulmamış” rekabeti tanımlamıştır. Gerekçede, Almanca metinde “saf, karışık ve katışık olmayan” anlamına gelen “lauter” sözcüğü için, dürüst kavramının tercih edildiği ancak, hükmü yorumlarken, saf, karışık ve katışık olmayan anlamının da dikkate alınması dolayısıyla, dürüst kelimesinin sadece doğru ve kanunlara uygun şekilde anlaşılmaması gerektiği hususu ifade olunmuştur. Burada ifade edilmek istenen geniş anlamda, kurallara uygun dürüst rekabettir.
Bozulmamış rekabet ise, güven duyulan bir anlamda hilesiz rekabettir. İşte TTK’da düzenlenen rekabet hükümleri, hukuka uygun, saf (dürüst) ve bozulmamış (hilesiz) rekabeti bütün katılımcıların menfaatine sunmayı amaçlar. Burada “bütün katılımcılar” kavramı ile ekonomi, tüketici ve kamu kastedilmektedir. TTK katılanlar kavramını kullanmak suretiyle, rekabet kurallarının rakipler arası ilişkilere hapsedilmesine yönelik yorumların önünü kapatmıştır. (Bkz. 6201 sayılı Kanun Gerekçesi m. 54)
Haksız rekabetin yasaklanmış olmasının sebepleri yani koruduğu menfaatler ise doktrinde dört başlıkta toplanmıştır. Bunlar;
1) Rakibin menfaatini korumak: TTK’da haksız rekabet hükümlerinin amacı “bütün katılanların menfaatine dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması” şeklinde belirtilmiştir. Bu ifadeden haksız rekabet hükümlerinin amacının rakiplerin menfaatlerini korumak olduğunu söylemek mümkündür.
2) Müşterilerin menfaatini korumak: TTK madde 56/2’ye göre, “Ekonomik çıkarları zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek müşteriler de birinci fıkradaki davaları açabilirler.” Öyleyse mülga TTK’dan farklı olarak “iktisadi menfaatleri zarar görme tehlikesi ile karşılaşabilecek” olan müşterilere de dava açma hakkı tanınmıştır. 6102 sayılı kanun, haksız rekabet hükümlerinde müşterileri de rakipler gibi aynı seviye de korumaktadır.
3) Mesleki ve ekonomik birliklerin menfaatini korumak: TTK madde 56/3 uyarınca, “Ticaret ve sanayi odaları, esnaf odaları, borsalar ve tüzüklerine göre üyelerinin ekonomik menfaatlerini korumaya yetkili bulunan diğer meslekî ve ekonomik birlikler ile tüzüklerine göre tüketicilerin ekonomik menfaatlerini koruyan sivil toplum kuruluşlarıyla kamusal nitelikteki kurumlar da birinci fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı davaları açabilirler.” Nitekim bu hüküm ile mesleki ve ekonomik birliklerin de haksız rekabet fiillerinden etkilenebilecekleri öngörülmüş ve bu kuruluşlara da dava hakkı tanınmıştır.
4) Ekonomiyi korumak: Rekabet hakkının kötüye kullanılması yalnız rakipler arasında ya da tüketiciler bakımından zararlı sonuçlar meydana getirmez, engel olunmadığı takdirde ülke ekonomisinde de ciddi zararlar doğurur. Bu nedenle, rakiplerin ve tüketicilerin korunmasının yanında aynı zamanda ülke ekonomisinin korunmasına da ihtiyaç vardır. TTK’nın 54. maddesinin amaç fıkrasında, “bütün katılanların menfaatine dürüst ve bozulmamış rekabetin temini” diyerek bu husus da vurgulanmıştır.
Yukarıda haksız rekabet hukukunun amacı ve koruduğu menfaatler konusu genel itibariyle açıklanmış olup bu hususlar somut olaya göre değişkenlik gösterebilmektedir. Bu nedenle hak kaybına uğramamak açısından avukat danışmanlığında hukuki sürecin yürütülmesi faydalı ve doğru olacaktır.