Sözleşmenin Değişen Şartlara Uyarlanması İlkesinin Sözleşmeye Bağlılık Esasları Bakımından Değerlendirilmesi

Sözleşmenin Değişen Şartlara Uyarlanması İlkesinin Sözleşmeye Bağlılık Esasları Bakımından Değerlendirilmesi

Sözleşmeye bağlılık ilkesi (ahde vefa) sözleşme hukukunun temel ilkelerindendir. Buna göre bir borç her ne şart altında olursa olsun ifa edilmelidir. İfa borcun doğal sonucu olup mutlak suretle borç yerine getirilmelidir.[1] Yani sözleşmeye bağlılık ilkesine göre borcun normal sona erme sebebi ifa olmalıdır. Eğer ifa herhangi bir şekilde yerine getirilemezse, sorumlu olan taraf borcun yerine getirilmemesinin sonuçlarına katlanmalıdır.[2] O halde, taraflar, yapmış oldukları sözleşme ile yükümlülük altına girerlerken, iyi düşünmeli ve sürprizlere karşı kendilerini korumak amacıyla sözleşmeye gerekli kayıtları koymaya özen göstermelidirler. Aksi takdirde borçlu, tedbirsizliğinin cezasını çekmek zorunda kalacaktır.[3] Zira hukuki güvenlik verilen söze bağlı kalmayı gerektirmektedir. Bu nedenle sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesi, doğruluk ve dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkelerinden birisini teşkil etmektedir ve sözleşmenin bağlayıcı gücünü oluşturmaktadır.[4]

Sözleşmenin kurulmasından sonra meydana gelen esaslı değişiklikler neticesinde sözleşmenin uyarlanabilmesi mümkündür. Bu konuda, ülkelerin hukuk sistemleri farklı yaklaşımlar geliştirmiştir. Bu duruma en muhafazakâr şekilde Fransız hukuk sistemi yaklaşmıştır. Bu bağlamda Fransız Yargıtay’ı (Cour de Cassation) yapılmış sözleşmelerin, her halde ifa edilmeleri gerektiği prensibine bağlı kalmış olup sözleşmeye bağlılığa müdahalenin ancak bir şartla mümkün olacağını belirtmiştir; o da edimin yerine getirilmesine, mücbir sebep veya beklenmedik olayın engel olmasıdır. Fakat bu engelin de mutlak ve şüphe götürmeyecek bir imkânsızlıkla neticelenmesi gerekmektedir.[5]

Hukukumuzda ise, ahde vefa ilkesinin muhafazakâr bir biçimde uygulanmasından kaçınılmıştır. Sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması hukukumuzda mümkün olup özellikle içtihatlarla gelişmiştir. Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında Alman hukukundan esinlenilerek işlem temelinin çökmesi durumunda sözleşme taraflarından birinin mahkemeden sözleşmenin uyarlanmasını isteyebileceği kabul edilmiştir. Sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin bir nevi istisnası niteliğindeki sözleşmenin değişen şartlara uyarlanmasının Borçlar Kanunu’nun ilgili maddesi gerekçesinden de anlaşıldığı üzere Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralıdır.

Sözleşmenin ifası sırasında hal ve şartların değişmesi durumunda, dürüstlük kuralı gereği sözleşmenin ve ifanın yeni koşullara uyarlanması gerekliyse, sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin aksine sözleşme yeni hal ve şartlara göre değiştirilecektir. Bu duruma “sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması” ilkesi denmektedir. 

Ahde vefa ilkesinin istisnasını yukarıda da bahsettiğimiz gibi işlem temelinin çökmesi teorisi oluşturur.[6] İşlem temelinin çökmesi kapsamında uyarlama çok ender ve çok sıkı koşulların varlığı halinde mümkün olmalıdır.

İşlem temelinden anlaşılması gereken “sözleşmenin asıl içeriğine dâhil olmamakla birlikte sözleşmenin kurulması aşamasında ortaya çıkan ve işlem iradesinin dayanağı olan belirli koşulların varlığına veya gelecekte orta­ya çıkmalarına ilişkin ortak tasavvurlar” dır.[7]

Son olarak; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda[8] da Alman Borçlar Kanunundakine benzer bir düzenlemeye gidilmiş ve Yargıtay içtihatlarıyla kabul edilen işlem temelinin çökmesi teorisi yasal düzenlemeye kavuşmuştur.

Türk Borçlar Kanunu’nda işlem temelinin çökmesi kavramı altında değerlendirilen aşırı ifa güçlüğü, sözleşmenin yapılmasına temel oluşturan olguların, sözleşmenin kurulması sırasında tarafların öngöremeyecekleri, hesaba katmalarının beklenemeyeceği olağanüstü durumların ortaya çıkmasıyla esaslı şekilde değişmesini, sözleşmede edimler arasında kurulan dengenin alt üst olmasını, borçlu için sözleşme koşullarında borcun ifasının dürüstlük kuralına aykırı düşecek ölçüde ağırlaşmasını ifade etmektedir.[9] İşte bu şartlar altında taraflardan sözleşmeye bağlı kalmalarını istemek dürüstlük kurallarına aykırı olacaktır.

Yukarıda sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması ilkesinin sözleşmeye bağlılık esasları bakımından değerlendirilmesi konusu genel itibariyle açıklanmış olup bu hususlar somut olaya göre değişkenlik gösterebilmektedir. Bu nedenle hak kaybına uğramamak açısından avukat danışmanlığında hukuki sürecin yürütülmesi faydalı ve doğru olacaktır.


[1] Gürsoy, Kemal Tahir; Hususi Hukukta Clausula Rebus Sic Stantibus (Emprevizyon Nazariyesi), Ankara 1950, syf. 1.

[2] Tezcan, Mehmet; “Clausula Rebus Sic Stantibus İlkesi Ve Sözleşmenin Değişen Koşullara Uyarlanması”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2004, syf. 20.

[3] Gürsoy, Kemal Tahir; Hususi Hukukta Clausula Rebus Sic Stantibus (Emprevizyon Nazariyesi), Ankara 1950,

syf.7.

[4] Karahasan, Mustafa Reşit; Türk Borçlar Hukuku (Özel Borç İlişkileri) İstanbul 2002, s.755; Kaplan (Müdahale), syf. 113.

[5] Schwarz, B.Andreas: Harbin Hususi Akitler Üzerindeki Tesiri (Çev., Belbez, Hikmet), Adliye Dergisi 1944,

S.2, s.191-192;

[6] Şenyüz Doğan, Borçlar Hukuku Genel ve Özel Hükümler, Bursa 2012, s. 225.

[7] Cashin-Ritaine Eleanor : “Emprevizyon, Hardship Ve İşlem Temelinin Çökmesi:  Pacta Sunt Servanda Ve Alman-Fransız Hukuki İlişkilerinde Sözleşmelerin Uyar­lanmasına Giden Yollar”, Çeviren: Başak Baysal, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, İstanbul 2005, C.63, S. 1-2, s.321-342, s. 321.  

[8]  TBK Madde 138- “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.”

[9] Havutçu Ayşe, “İfa Engelleri ve İfa Engellerine Bağlanan Hukuki Sonuçlar”, Prof. Dr. Cevdet Yavuz’a Armağan, İstanbul 2011, s. 335.


Yorum Yaz