Resmi Vasiyetnamede Şekil

Resmi Vasiyetnamede Şekil

1. GENEL OLARAK

Ölüme bağlı tasarruflar ancak miras bırakanın ölümünden sonra hüküm ifade etmektedir. Dolayısıyla ölüme bağlı tasarrufta bulunan murisin iradesi öldüğü için kural olarak yalnızca hayatta iken yapmış olduğu ölüme bağlı tasarrufundan anlaşılacaktır. Bu nedenle de sağlar arası işlemlere nazaran ölüme bağlı tasarruflar sıkı şekil şartlarına tabi tutulmaktadır. Bu doğrultuda, Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) düzenlenen özellikle resmî vasiyetnamenin sıkı şekil şartlarına tabi tutulmuş olması oldukça önemlidir. Resmi vasiyetnameye ilişkin TMK’da öngörülen şekil kuralları birer ispat şartı olmayıp geçerlilik şartlarıdır. Bir ölüme bağlı tasarruf olarak vasiyetnamenin genel olarak var olan geçerlilik şartlarının yanı sıra, resmi vasiyetnamenin de geçerli olabilmesi için aşağıda ayrıntılı inceleyeceğimiz birtakım şekil şartları öngörülmüştür. Bunlardan birisinin eksik olması halinde ölüme bağlı tasarruf iptal edilebilir hale gelecektir.

Resmi vasiyetname genel olarak, resmi memurun önünde ve en az iki tanığın huzurunda düzenlenen, tek taraflı bir hukuki işlemdir.[1] Öyleyse resmi vasiyetnamenin düzenlenebilmesi için, muris dışında resmi memur ve tanıkların da bulunması zorunludur.[2]

Resmî vasiyetname, el yazılı vasiyetnameye göre düzenlenmesinde resmî memurların ve tanıkların bulunması nedeniyle daha kuvvetli bir delil niteliğindedir. Zira böylece miras bırakanın arzuları daha net bir şekilde belirlenip formüle edilir.[3] Ayrıca, resmi vasiyetname profesyonel bir kişi tarafından kaleme alınacağı için ihtilaflı ifadeler veya muğlaklık içermez.[4] Yine vasiyetnameyi kaleme alacak olan kişi miras bırakan değil de resmî memur olacağı için miras bırakanın okur yazar olması zorunluluğu da yoktur.[5]

Çalışmamız kapsamında resmi vasiyetnamenin düzenlenme şekilleri tek tek kapsamlı olarak incelenecektir.

2. RESMİ VASİYETNAMENİN DÜZENLENME ŞEKİLLERİ

Medeni hukuk içerisinde miras hukuku belki de en sıkı şekil şartlara tabi olan hukuk dalıdır. Bir hukuksal işlemin için öngörülen geçerlilik şartlarındaki amaçlar Miras Hukukunda kendisini daha çok göstermektedir. Ölüme bağlı tasarrufta bulunan kişinin, iradesini açıklarken daha dikkatli ve özenli davranmasını sağlamak, güçlü bir ispat aracı oluşturmak ve yorumsal tartışmaları mümkün olduğunca engellemek gibi amaçlar miras hukukunda oldukça fazladır. Dolayısıyla resmî vasiyetname de, sıkı şekil şartlarına tabi olan bir ölüme bağlı tasarruftur.[6]

Kanunkoyucu TMK’da resmi vasiyetnamenin düzenlenmesi hususunda iki farklı şekil düzenlemiştir. Bunlardan ilki; TMK md. 533-534’de öngörülen muris tarafından okunarak ve imzalanarak düzenlenen resmi vasiyetnameler ikincisi şekil ise; TMK md. 535’te öngörülen muris tarafından okunmaksızın ve imzalanmaksızın düzenlenen resmi vasiyetnamelerdir. İkinci şekil, daha çok okuryazar olmayan kişiler için düzenlenmiş bir yoldur. Ya da sağlık sorunları nedeni ile (felç veya görme özürlü kişiler) vasiyetname metnini okuyamayan veya imzalayamayan kişilerde ikinci yöntemden faydalanacaktır. Ancak hemen hatırlatmamız gerekir ki okuma yazma bilen kişilerin de bu yönteme başvurması durumunda vasiyetnamenin geçerliliğini etkileyecek herhangi bir engel yoktur. Öyleyse okuma yazma bilenler bu iki şekil arasından seçim yapma hakkına sahipken okuryazar olmayanlar ile sağlıksal nedenlerle okuyup imzalayamayanlar ancak ikinci şekil ile resmi vasiyetname düzenleyecektir.[7]

2.1. Okuyup Yazabilenlerin Yapabilecekleri Resmî Vasiyetname

2.1.1. Son Arzuların Resmi Memura Bildirilmesi

Bu başlık altında öncelikle resmi memur kavramından ve özelliklerinden bahsettikten sonra resmi memura bildirim hususunu inceleyeceğiz.

2.1.1.1. Resmi Memur Kavramı ve Özellikleri

TMK md. 533/1’e göre; “Mirasbırakan, arzularını resmî memura bildirir. Bunun üzerine memur, vasiyetnameyi yazar veya yazdırır ve okuması için mirasbırakana verir.” Öyleyse hükümde ifade edilen resmî memurdan kimlerin kastedildiğinin belirlenmesi önem arz edecektir. Bununla ilgili olarak TMK’nın 532/2 hükmüne göre; “Resmî memur, sulh hâkimi, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli olabilir.” Öyleyse resmî memur; sulh hâkimi, noter ya da kanunla kendisine yetki verilmiş bir görevli olacaktır.[8]

 Uygulamada 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun madde 60/2 hükmü gereğince resmi vasiyetname düzenlenmesini en çok noterler yapmaktadır.[9] Aslında her ne kadar madde de sulh hâkimi de sayılmış olsa da murisin vasiyetname düzenlenmesi işini bir yargılama işi olarak görmemesi ve noterde düzenlemeyi daha ulaşılabilir bulması gibi nedenlerle sulh hâkimine başvuru şeklinde resmi vasiyetname düzenlenmesi uygulamada pek rastlanmamaktadır.[10] Dolayısıyla sulh hakimine verilen yetki neredeyse uygulanamaz hale gelmiştir.[11] Ancak noter yetkisine sahip olan yazı işleri müdürlerinin, resmi vasiyetname düzenleme yetkilerinin olduğu gerek uygulamada gerekse de doktrinde kabul edilmektedir.[12] Bununla ilgili olarak Yargıtay bir kararında;[13] “TMK’nın 532. maddesinde; resmi vasiyetnamenin, iki tanığın katılımıyla resmi memur tarafından düzenleneceği hükme bağlandıktan sonra, resmi memurun Sulh Hâkimi, Noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli olabileceği açıklanmıştır. Noter yetkisine sahip yazı işleri müdürlerinin, resmi vasiyetname düzenleyebilecekleri uygulamada ve doktrinde kabul edilmektedir.” ifadelerine yer vermiştir.

Resmî vasiyetname yapma görevi “kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli” tarafından da yerine getirilebilir. Bu kapsama konsoloslar ve noter bulunmayan yerlerde noter başkâtipleri girmektedir.[14]

TMK md. 536 hükmü ile vasiyetname düzenlenmesine katılacak memurlara birtakım sınırlamalar getirilmiştir. Buna göre, fiil ehliyetine sahip olmayanlar, bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklanmış olanlar, okuma yazma bilmeyenler veya murisin eşi, üstsoy ve altsoy kan hısımları, kardeşleri ve bu kişilerin eşleri vasiyetnamenin düzenlenmesine memur veya tanık olarak katılamazlar. Ayrıca resmî vasiyetnamenin düzenlenmesine katılan memura ve tanıklara, bunların üstsoy ve altsoy kan hısımlarına, kardeşlerine ve bu kişilerin eşlerine o vasiyetname ile kazandırmada bulunulamaz.

2.1.1.2. Resmi Memura Bildirim

Muris eğer okuma yazma biliyor ise resmî memura son arzularını ister yazılı ister sözlü şekilde bildirebilir.[15] Ancak yukarıda da bahsettiğimiz gibi sağlık nedenleri ile örneğin felç bir miras bırakan sözlü bildirim usulünü tercih etmeleri gerekirken konuşma engelli bir miras bırakanın ise yazılı bildirim usulünü tercih etmesi gerekir.[16] Bununla birlikte hem görme engelli hem de işitme engelli olanların her iki çeşit resmî vasiyetnameyi yapabilmelerine de imkân yoktur. Zira son arzularını bir şekilde resmî memura açıklayabilmeleri oldukça zordur. Bildirim sağlanmış kabul etsek dahi bu kişilerin hazırlanan vasiyetname metnini okuyabilmeleri ya da işitebilmeleri de mümkün değildir.[17]

Eğer muris son arzularını içeren metni yazılı olarak veriliyorsa, bunu bizzat murisin kendisi kaleme alabileceği gibi, bir vekil ya da danışmandan da yardım alabilecektir. Burada önemli olan o metni vasiyetçinin kabul etmiş olmasıdır.[18]

Vasiyetçi, vasiyetname metnini üçüncü bir kişiye yazdırmışsa, noterin metindeki arzuların gerçekten vasiyetçinin iradesine uygun olup olmadığını denetlemesi gerekmektedir. Son arzuların bildirilmesinin belirli herhangi bir süreye tabi değildir. Tam anlamıyla vasiyetçinin iradesini taşıyan bir metne kadar bu süre çok uzun da olabilir.[19]

2.1.2. Resmî Memurun Vasiyetnameyi Yazıya Dökmesi

Resmî memur, vasiyetçinin bildirdiği son arzuları vasiyetname metnini oluşturacak bir şekilde yazıya aktarır. Resmi memurun bu işlemi muhakkak kendisinin yerine getirmesi gerekmez, altındaki memurlar aracılığı ile de yerine getirebilir. Uygulamada genellikle noterler, bu işlemi yapmak için kâtiplerini görevlendirmektedir.[20] Yargıtay da bir kararında;[21] “Yargılama sırasında tanıklığına başvurulan noter kâtibi beyanında; muris yanında iken, vasiyeti kendisinin yazdığını, murisin gerekli düzeltmeleri de yaptığını, vasiyet yazma işi bittikten sonra, notere götürdüğünü, noterin vasiyeti murise yüksek sesle okuduktan sonra, imzalandığını beyan etmiş ise de, noter huzurunda yapılan vasiyetnameler resmi belgelerden olup, bu belgelerin aksi ya da sahteliği ispat edilemediği gibi, davanın niteliği itibariyle de, olayda tanık dinlenilmesi mümkün değildir. /Dava konusu vasiyetnamenin incelenmesinden, noterin bizzat kendisi tarafından vasiyete başlanıldığı ve sonunda noter tarafından imzalandığı görülmüştür. Bu durum ve diğer şekil şartları itibariyle, iptali istenilen vasiyetin Medeni Kanun’un 532 ve devamı maddelerinde belirtilen şekil şartlarına uygun olduğunun kabulü zorunludur.” hükmüne yer vermiştir.

Yazıya dökme işlemi gerçekleştirilirken, açıklığa kavuşturulması ya da belirsizlik söz konusu ise giderilmesi için resmî memur soracağı sorularla son arzulardaki muğlaklığı baştan itibaren giderilmiş olur. Kanuna aykırılık olması durumunda ise, memur gerekli uyarıları yapar ve vasiyetçinin aydınlanması sağlanır. Hatta gerekiyorsa resmî memur, bir vasiyetname taslağı oluşturarak miras bırakana sunabilir. Bu taslak üzerinden yapılan görüşmeler sonucunda resmi vasiyetname son halini alacaktır.[22]

Resmi vasiyetname metninin mutlaka el yazısı ile yazılma zorunluluğu yoktur. Ayrıca bilgisayar ve daktilo gibi araçlar yardımı ile de yazıya geçirilebilir.[23] Türk Medeni Kanunu’nda resmi vasiyetnamenin hangi dilde düzenleneceğine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Benzer şekilde 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 74. ve 84. Maddeleri gereğince Türkçe bilmeyen kişiler için yeminli tercüman bulundurulması benimsendiğinden resmi vasiyetnameler için de herhangi bir dil sınırlaması olmadığı kabul edilmektedir.[24]

2.1.3. Vasiyetnamenin Okunması ve İmzalanması

Bu aşamada ise, vasiyetçinin resmî memur tarafından düzenlenen son arzularının içeriğinin kendi iradesine uygun olup olmadığının anlaşılması için okunması işlemi gerçekleştiriliyor.

Öyleyse son arzuların bildirilmesi ve yazıya aktarılması aşamalarından sonra, vasiyetçi tarafından kendi iradesine uygun bir biçimde yazılıp yazılmadığının anlaşılması için vasiyetname okunmak üzere verilir. Resmî memur tarafından düzenlenen son arzuların vasiyetçinin kendisi tarafından okuması, şekle ilişkin bir geçerlilik şartıdır. Buna aykırı davranılması şekil eksikliği nedeniyle iptale sebep olacaktır.[25]

Düzenlenen metni okuyan vasiyetçi, eğer yazılı metnin kendi son arzularına uygun olduğunu onaylarsa metni imzalar. Okuma yazma bilen vasiyetçilerin imzalarını kendi el yazıları ile atması gerekmektedir. Bunlar için mühür ya da parmak basmak geçerli olmayacaktır.[26] Böyle bir durumda TBK md. 15’de[27] yer alan imza atamayan kimselere ilişkin hükümler burada uygulanmayacaktır. Eğer vasiyetçi imza atamıyorsa, vasiyetnamenin TMK md. 535 hükmüne göre yapılması gerekmektedir.[28]

İmza, vasiyetnamenin altına yani vasiyetname metninin bittiği kısma atılmalıdır. Bununla birlikte vasiyetnameye vasiyetçinin iradeleri doğrultusunda sonradan eklemeler yapılmışsa bu kısımlar için de imza gerekmektedir.[29] Vasiyetçi tarafından metnin imzalanmasının ardından resmî memur da tarih atarak imzalar. Tarih elektronik ortamda yazılabilirken resmî memurun atacağı imzanın el yazısı ile olması gerekmektedir. Benzer şekilde tarihin bir başkası tarafından el ile yazılması da mümkündür.[30] Burada hemen hatırlatmak gerekir ki el yazılı vasiyetnamede olduğu gibi resmi vasiyetnamede de tarih yazılmasının oldukça önemidir. Zira bu bir geçerlilik şartıdır.[31]

Resmi vasiyetnamedeki tarihin; gün, ay ve yıl şeklinde atılması gerekmektedir. Bunlar dışında vasiyetnamenin düzenlendiği saatin ve mekânın yazılması zorunlu bir unsur değildir.[32]

Vasiyetçinin imzası, metnin sonunda yer almalıdır. Ancak bunun mümkün olmadığı örneğin vasiyetname metninin sayfanın son satırında bittiği ve imza atacak yer kalmadığı durumlarda imzanın sayfanın daha uygun bir kısmına (boşluk olan kenarına) atılması da mümkündür. Ancak eğer vasiyetname metni birden fazla sayfadan oluşuyorsa bu durumda da, vasiyetçinin her bir sayfayı ayrı ayrı imzalaması gerekmektedir.[33]

Resmî memur ise, vasiyetçinin imzalamasından sonra metni imzalamalıdır. Aksi halde doktrinde; resmî memurun imzası, bir tasdik niteliği taşıdığı için vasiyetnamenin geçerli olmayacağı düşüncesi hakimdir.[34]

Yargıtay kararlarına[35] göre; işlemde birlik prensibi gereğince vasiyetçinin vasiyetnameyi okumasından sonra aşamalar arasında fasıla olmaksızın vasiyetnamenin tamamlanması gerekir. Resmi memurun yaptığı işlemler bir bütün halinde belgeleme işlemi olduğu için, baştan itibaren aynı memur tarafından yapılması yani son imza işleminin yerine getirilmesi, okuma ve vasiyetçinin ile tanıkların sözlerinin dinlenmesi, gibi işlemler tek bir memur tarafından yapılmalıdır. Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamasına göre; işlemlerde birlik prensibine uyulmaması, vasiyetnamenin iptali sebebi olarak kabul edilmektedir.[36]

TMK m. 534/1 hükmünden anlaşıldığı üzere, TMK m. 533-534 hükümlerine göre yapılan vasiyetname metninin okunup imzalanması safhasını oluşturan kısımda tanıkların hazır bulunması zorunlu değildir. Zaten resmi vasiyetnamenin en önemli özelliği, içeriğinin tanıklardan gizlenebilir olmasıdır. Ancak elbette vasiyetçinin isteği ile tanıkların bu aşamalara da katılmaları mümkündür.[37]

2.1.4. Tanıklarca Vasiyetnameye Şerh Düşülmesi ve Unsurları

2.1.4.1. Tanıkların Sayısı

TMK’nın 532. maddesi hükmüne göre resmî vasiyetname için iki tanığın katılımı öngörülmüştür. Sözlü vasiyetname için de benzer düzenleme öngörülmüş ve sözlü vasiyetin geçerli olabilmesi için de en az iki tanığa bildirilmesi düzenlenmiştir (TMK md. 539/2). Elbette ki resmî vasiyetname için de iki tanığın varlığı zorunlu olmakla birlikte bu sayının ikiden fazla olması da mümkündür. Kanunda ifade edilen sayı asgari sayıyı ifade etmektedir.[38]

2.1.4.2. Vasiyetnameye Katılamayacak Tanıklar

TMK’nın 536. maddesi hükmünde vasiyetname düzenlenmesine katılacak memur ve tanıklar hakkında bazı sınırlamalara yer verilmiştir. Buna göre, “Fiil ehliyeti bulunmayanlar, bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklılar, okur yazar olmayanlar, mirasbırakanın eşi, üstsoy ve altsoy kan hısımları, kardeşleri ve bu kişilerin eşleri, resmî vasiyetnamenin düzenlenmesine memur veya tanık olarak katılamazlar. Resmî vasiyetnamenin düzenlenmesine katılan memura ve tanıklara, bunların üstsoy ve altsoy kan hısımlarına,[39] kardeşlerine ve bu kişilerin eşlerine[40] o vasiyetname ile kazandırmada bulunulamaz.”

Tanıklık ve memurluk görevi yapması yasak olan kişileri iki grupta toplamak mümkündür. İlk grup yani; fiil ehliyeti olmayanlar, bir ceza mahkemesi kararıylakamu hizmetinden yasaklılar, okur yazar olmayanlar hiçbir resmî vasiyetnamenin yapılmasına katılamazlar. Zira bunlar için mutlak bir şekilde düzenlemeye katılma yasağı bulunmaktadır. İkinci grup ise; mirasbırakanın eşi, üstsoy ve altsoy kan hısımları, kardeşleri ve bunların eşleridir. Bunlar ise yalnızca belirli bir kimsenin resmî vasiyetnamesinin düzenlenmesine katılamazlar. Başkaca herhangi bir kimsenin resmî vasiyetnamesi için böyle bir yasak söz konusu değildir.[41]

Fiil ehliyetinin olup olmadığı hususu TMK md. 14 hükmüne göre belirlenecektir. Buna göre, ayırt etme gücü bulunmayan, küçük ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur. Dolayısıyla bu kişiler resmî vasiyetnamenin düzenlenmesinde tanık olamayacaklardır.

Ayrıca bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklı olanlar da tanık olarak resmî vasiyetnameye katılamayacaklardır. Burada ifade edilen kamu hizmetinden yasaklılık, kesinleşmiş bir ceza mahkemesi kararıyla olmalıdır. Buradaki kamu hizmetinden yasaklılık, bir ceza mahkemesi kararıyla gerçekleşmiş olmalıdır. Örneğin olağanüstü hâl döneminde çıkarılan kararnamelerle ihraç edilen kişiler bakımından da kamu da çalışma yasağı getirilmiştir. Ancak bunların tanıklığına engel bir durum değildir.[42]

İmam nikâhı ile yapılan evliliklerde eşin resmî vasiyetnamenin yapılmasına tanık veya resmi memur olarak katılıp katılamayacağına ilişkin herhangi bir düzenleme ya da yargı kararına rastlanmamıştır. Dolayısıyla bunlarla ilgili herhangi bir sakınca yoktur.[43]

Altsoy ve üstsoy kan hısımlıkları bakımından ise herhangi bir derece sınırlaması yoktur. Hatta bunların mirasçı olup olmaması durumu da önemli arz etmemektedir. Evlatlık ilişkisi bakımından TMK md. 536 hükmünde herhangi bir yasak söz konusu değildir. Ancak bir görüşe göre, evlatlık ve evlat edinenler ile bunların eşlerinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerekmektedir.[44] Ancak bizce resmî vasiyetnamenin düzenlenmesine katılmayacak olanlar TMK’nın 536. maddesinde tahdidi olarak sayılmıştır ve bu kapsamda evlatlık veya evlat edinen yer almamaktadır.

Doktrinde tartışılan bir başka husus ise; eğer varsa vasiyeti yerine getirme görevlisinin resmi vasiyetnamede tanık ya da resmî memur olarak bulunup bulunamayacağıdır. Ancak genel görüş; vasiyeti yerine getirme görevlisi yaptığı iş karşılığında ücret aldığı için kendisinin de tanık veya resmî memur olması mümkündür.[45]

2.1.4.3. Vasiyetnameye Şerh Düşülmesi ve Şerhin Unsurları

Tanıklar mirasbırakanın beyanını kendi önlerinde yaptığını ve tasarrufa ehil gördüklerini metne yazarak ya da yazdırarak imzalarlar (TMK m. 534/2).[46] Vasiyetnameye düşülecek bu şerhin aşağıdaki açıklayacağımız hususları içermesi gerekmektedir.

Tanıklar öncelikle mirasbırakanın metni kendilerinin önünde okumuş olduğunu tasdik edeceklerdir. Daha sonra, vasiyetname metninin mirasbırakanın son arzularına uygun olduğu beyanı tanıklarca tasdik edecektir. Son olarak ise, tanıkların mirasbırakanın tasarruf yapmaya ehliyetli olduğunu tasdik edecekler ve bunları şerhte açıklayacaklarıdır.[47]

Tanıkların resmi vasiyetnameye yukarıda belirtilenler hakkında şerh düşmeleri bir geçerlilik şartıdır. Bunlardan birisinin vasiyetnamede yer almaması hâlinde vasiyetnamenin iptali söz konusu olacaktır. Bununla ilgili olarak Yargıtay bir kararında;[48] “Zira, MK'nın 481/1. maddesine göre, "Vasiyetnameye tarih ve imza konulunca vasiyet eden kimse, vasiyetnameyi okuduğunu ve vasiyetnamenin son arzularını muhtevi olduğunu resmi memur huzurunda iki şahide beyan eder. Şahitler; bu beyanatın huzurlarında vukuuna ve o kimseyi tasarrufa ehil gördüklerine dair vasiyetnamenin altına verecekleri şerhi imza ederler". Vasiyetnamede ise, tanıkların "Yanımda tanzim edilerek okunan iş bu vasiyetnameyi imzam altında tastik ederim" şeklinde beyanda bulundukları görülmüştür. Vasiyetnamede tanıklar Türk Kanunu Medenisinin 481. maddesi uyarınca vasiyetçiyi tasarrufa ehil gördüklerini beyan etmemişlerdir. Belirtilen şekle ilişkin bu eksiklik geçerlilik şartıdır.” ifadelerine yer verilmiştir.

Burada hemen hatırlatmalıyız ki tanıkların mirasbırakanı tasarrufa ehil gördüklerine ilişkin vasiyetnameye düşülen şerh vasiyetçinin gerçekten ehil olduğu sonucu doğurmayacaktır. Bu şerh, tanıkların kişisel beyanı niteliğinde olacak ve ilerde karşılaşılacak ehliyetsizlik iddialarında delil teşkil edecektir. Ancak bu şerhe rağmen daha sonra yapılacak olan bir yargılamada alınacak adli tıp raporu vasiyetnamenin iptaline neden olabilecektir.[49] Zira Yargıtay da bir çok kararında vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte vasiyetçinin ayırt etme gücünün olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması gerektiğini hüküm altına almıştır.[50]

Tanıklar vasiyetnameye koyacakları şerhi kendi el yazılarıyla yazabilecekleri bilgisayar, daktilo gibi aletler yardımı ile de yazabileceklerdir. Bunula ilgili olarak Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı[51] da bulunmaktadır. Buna göre; tanıkların resmî vasiyetnameye koyacakları şerhin kendi el yazıları ile yazılması şart değildir. Ancak bu şerhin tanıklar tarafından imza edilmesi zorunludur. Aksi halde bir şekil eksikliği söz konusu olacak ve iptal gündeme gelecektir.[52]

Yargıtay bir kararında,[53] “Uyuşmazlık konusu vasiyetnamenin tetkikinden anlaşıldığı gibi, noter, vasiyetçinin son arzularını tespit edip işlemi tamamladıktan sonra, tanıklar, el yazılarıyla yazılmış olup vasiyetçinin son arzularını belirten belgeyi imzalayıp notere vermişlerdir. Her şeyden önce bu ifadeler noter tarafından tasdik edilmemiş, vasiyetnamenin altına yazılmamış, muhteva noter tarafından tasdik olunmamış, hatta imzalar dahi onaylanmadığına göre, bu yazılar hiçbir surette vasiyetnameye dâhil bir işlem olarak kabul edilemez. Kaldı ki, şahit beyanlarının notere ne surette ve ne zaman tevdi edildiği de belli değildir. Bu bakımdan vasiyetname usulüne uygun olarak düzenlenmemiştir.” ifadelerine yer vermiştir.

Dolayısıyla buna göre; tanıkların şerhi noter huzurunda verip, imzalamaları bir geçerlilik şartıdır. Ayrıca, şerhin ve buna ilişkin imzaların da vasiyetname metninin altında bulunması da bir geçerlilik şartıdır. Ayrı bir kâğıda yapılan şerh ve imzalar resmi vasiyetname için anlam ifade etmeyecektir. Ancak, süregelen sayfalar ise ve şerh ayrı bir sayfada olmasına rağmen metnin devamını oluşturuyorsa bu duruda vasiyetnamenin geçerliliği etkilenmeyecektir. Şerhin ise tek bir metin halinde yazılıp iki veya daha fazla tanık tarafından ayrı ayrı imzalanması yeterli olacaktır. Her tanık için şerh metninin yenilenmesine gerek yoktur.[54]

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi TMK md. 534/3’e göre; vasiyetnamenin içeriğinin tanıklara bildirilmesi zorunlu değildir.  Yani, vasiyetçi son arzularının içeriğini tanıklardan gizleyebilecektir. Öyleyse resmi vasiyetnamede tanıklığın anlamı mirasbırakanın sadece bir vasiyetname düzenlendiğini ve bu vasiyetnamenin mirasbırakanın son arzularına uygun olduğunu tasdik etmektir. Ancak elbette ki TMK md. 534/3 hükmü emredici değildir ve bu hususun aksi de yasak değildir. Yani vasiyetçi istediği taktirde vasiyetnamenin içeriğinin tanıklara okunması mümkündür. Bunlarla birlikte vasiyetname metni tanıklara okunmuş olsa dahi tanıkların düşeceği şerhte okunduğunun yer alması zorunlu değildir.[55] Aksi durumda vasiyetnameyi geçersiz kılmayacaktır.

Resmi vasiyetnamenin bütün aşamaları tamamlanmadan örneğin tanıklar daha imzalamadan önce vasiyetçi ölecek olursa vasiyetname geçersiz olacaktır. Zira mirasbırakanın ölümünden sonra vasiyetnamesinin tamamlanması mümkün değildir.[56]

2.2. Okuma Yazma Bilmeyenlerin Yapabilecekleri Resmî Vasiyetname

2.2.1. Genel Olarak

TMK md. 535 hükmünde okuma yazma bilmeyenler ya da sağlık sebepleri dolayısıyla okuma yazma kabiliyetinden yoksun olan kişiler, örneğin felç veya görme engeli sebebiyle vasiyetnameyi okuma ve imzalama yeteneği bulunmayan kişiler için özel vasiyetname şekli düzenlenmiştir. Hükme göre, “Mirasbırakan vasiyetnameyi bizzat okuyamaz veya imzalayamazsa, memur vasiyetnameyi iki tanığın önünde ona okur ve bunun üzerine mirasbırakan vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan eder.”

Bu hükümle birlikte vasiyetname metnini herhangi bir sebeple okuyamayan ya da imzalayamayan kişilerin de resmî vasiyetname yapabilmeleri mümkün hâle getirilmiştir.[57]

2.2.2. TMK md. 535 Kapsamındaki Vasiyeti Yapabilecek Kişiler

TMK md. 535’de kanun koyucu Mülga MK md. 482’de yer alan “okuyup yazamayan” ifadesi yerine “okumaksızın ve imzalamaksızın” kavramlarını tercih etmiştir.

Mülga Kanunda yer alan mirasbırakanın “okuma yazma bilmemesi” ifadesi maddenin uygulama alanına kısıtlamaktaydı. Çünkü bir kimse okuma yazma bildiği halde, vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte herhangi bir nedenle vasiyetnameyi imzalaması mümkün olmayabilir. Bu durumda tam olarak “okuma yazma bildiği halde, vasiyetnameyi okuyamayan veya imza edemeyen bir mirasbırakan” ile karşı karşıya kalınacaktır.[58]

TMK md. 535 hükmü aslında okuma yazma bilmelerine rağmen herhangi bir sebeple okuyamayan veya imzalayamayan kişilerin de resmî vasiyetname yapabilmelerini sağlamaktadır. Dolayısıyla bedensel engeli nedeniyle (felçliler, kaza sonucu parmaklarını ya da elini kaybetmiş kişiler) imza atamayan kişiler de resmî vasiyetname yapabilirler.

Görme engelliler ise kendilerine özgü alfabe ile yazma olanağına sahip olsalar dahi ancak TMK md. 535 hükmü kapsamında okunmaksızın ve imzalanmaksızın resmî vasiyetname düzenletebilecekleri; ancak okuma yazma bilen işitme ve konuşma engelli kişilerin vasiyetnameyi okuyup imzalayabilecekleri gerekçesiyle TMK md. 532 hükmüne göre de resmî vasiyetname yapabileceklerdir.[59]

Ancak bu hususla ilgili olarak doktrinde farklı görüşler de yer almaktadır. Buna göre; görme engelliler kendilerine özgü alfabeyi “Braille Alfabesi” biliyorlarsa bir uzman tarafından son arzuları kaleme alınarak ve resmî memura çevirttirerek sunmak, daha sonra noterin hazırladığı metnin de yine Braille Alfabesine göre yapılarak uzman tarafından noter ve tanıklara okunması suretiyle yapılabileceği de savunulmaktadır.[60] Ancak doktrinde bu şekilde yapılan resmî vasiyetnamenin TMK m. 535 hükmü kapsamında düzenlenen okunmaksızın ve imzalanmaksızın düzenlenen resmî vasiyetname kapsamına göreceği konusunda eleştiriler de yer almaktadır.[61]

Hem konuşma hem görme hem de işitme engelli kişiler resmî vasiyetname yapamazlar.[62]

Bütün bunlarla birlikte vasiyetçilerin okuma yazma bildiği halde TMK md. 535 hükmüne göre resmî vasiyetname yapabilmelerinin mümkün olup olmadığı tartışılmaktadır. Bazı yazarlar, okuma yazma bilenlerin bu hususta bir seçim haklarının bulunduğunu, isterlerse TMK md. 532-534 hükümlerine göre isterlerse de TMK md. 535 hükmüne göre resmi vasiyetname düzenleyebileceklerdir. Örneğin; herhangi bir şekilde okuma yazma kabiliyeti olmayan bir kişi ya da okuma yazma bilmesine rağmen vasiyetname düzenleneceği tarihte ellerini kullanamadığı için imza atamayan bir kişi sadece TMK md. 535 hükmündeki resmî vasiyetnameyi düzenleyebilir. Buna karşılık okuma yazma bilen kişi, seçme hakkına sahip olacaktır. Bunlar vasiyetnamesini okuyup imzalayarak düzenletebileceği gibi okumadan ve imzalamadan da düzenletebilir.[63]

Yargıtay bir içtihadı birleştirme kararında, TMK md. 535 hükmünün uygulanmasında okuma yazma bilmeyenlerle ilgili resmî vasiyetnameye ilişkin, kanunda mirasbırakanın imzasına yer verilmemesine rağmen, böyle bir imzanın yer alması durumunda vasiyetnamenin geçersiz olacağı kabul edilmektedir.[64]

Okuma yazma bilenler de istedikleri takdirde okunmaksızın ve imzalanmaksızın da TMK md. 535 hükmüne göre vasiyet düzenletebilecektir. Ancak buna karşılık okuma yazma bilmeyenler ise TMK md. 532-534 hükmüne göre vasiyetname düzenletemeyeceklerdir. Buna ilişkin olarak Yargıtay da kararlarda;[65] “Okur-yazar kişiler de hiçbir gerekçe göstermeden okuyamayan veya imzalayamayanlar gibi resmi vasiyetname düzenletme yolunu seçebilirler. Bu yön 26.03.1962 günlü ve 23/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç bölümünde açıkça ifade edilmiş olup, içtihadın yürürlüğünden bu yana bu yolda süregelen uygulamaya paralel olarak yasada da düzenleme yapılmıştır.” ifadelerine yer vererek okuma yazma bilenlerin TMK md. 535 hükmüne göre vasiyetname düzenleyebileceğini kabul etmektedir. Başka kararda[66] ise; “… mirasbırakanın okuryazar olduğu halde okuryazar olmayanlara özgü şekilde vasiyetname düzenlemiş olmasının, vasiyetnamenin geçerliliği üzerinde hiçbir etkisi olmadığı gözetilerek uyuşmazlığın esasının incelenmesi ve ulaşılacak sonuç uyarınca bir hüküm kurulması gerekir.” hükmüne değinmiştir.

Bunlarla birlikte okuma yazma bilen kişiler için, okuyamayan veya imzalayamayanlar için resmi vasiyetname düzenletme yoluna başvurulması halinde de TMK md. 535. hükmünde belirtilen şekle uyulması gerekmektedir. Aksi halde vasiyetname geçersiz olacaktır.[67] Bununla ilgili olarak Yargıtay bir kararında;[68]Somut olayda, davaya konu vasiyetnamede; mirasbırakan imzasının olması gereken yerde “sol el baş parmak izi” bulunmakta olup, mirasbırakanın okur yazar olup olmadığı, okur yazar ise neden imza yerine parmak izi kullandığı anlaşılamamaktadır. Şayet mirasbırakan okuryazar değil ise vasiyetname yukarıda belirtildiği üzere, TMK’nın 535. maddesinde gösterilen şekle uygun yapılmamış, vasiyetnamenin noter tarafından mirasbırakana okunmak üzere verildiği onun da okuduğu belirtilmiş, şayet mirasbırakan okuryazar ise de; neden imza yerine parmak izi kullandığına dair bir şerh düşülmemiştir. Bu hali ile davaya konu vasiyetnamenin yasanın aradığı şekil şartlarına bağlı olarak yapıldığından bahsedilemeyecektir. O halde mahkemece; yasada gösterilen şekle uygun olarak düzenlenmemiş olan vasiyetnamenin bu gerekçe ile iptaline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.” ifadelerine yer verilmiştir.

2.2.3. Vasiyetnamenin Aşamaları

Okuma yazma bilmeyenlerin yapabilecekleri resmi vasiyetname iki aşamadan oluşmaktadır. İlk aşamada mirasbırakan son arzularını resmî memura açıklar. Resmî memur ise vasiyetnameyi mirasbırakanın son arzuları doğrultusunda hazırlar. Tanıkların bu aşamada yer alması mecburiyeti yoktur. İkinci aşamada ise mirasbırakanın vasiyetnameyi okuyup imzalaması mümkün olmayacağından resmî memur, vasiyetnameyi tanıkların önünde okur. Dolayısıyla vasiyetnamenin içeriğinin tanıklardan gizlenebilmesi gibi bir durum burada mümkün olmayacaktır.[69]

Burada mirasbırakanın metni imzalaması mümkün olmayacağından, yalnızca resmî memur ve tanıklar önünde okunan metnin son arzularına uygun olduğunu ve bunları kabul ettiğini beyan edecektir ki bu da mirasbırakanın imzası niteliğindedir.[70]

Bu işlemlerden sonra vasiyetnameye resmî memur tarafından tarih ve imza atılır.[71] Elbette resmî memurun yanında tanıklar da vasiyetnameyi imzalamalıdır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi tanıklar, mirasbırakan kişiyi ehil gördüklerini, vasiyetnamenin resmi memur tarafından yüksek sesle okunduğunu ve nihayetinde mirasbırakanın da bu okunanları kabul ettiğini beyan ettiğine ilişkin vasiyetnameye şerh düşülerek imzalanır.[72] Ancak tanıkların okur yazar olmalarının aranmasının doğal sonucu olarak imzalarını el yazısıyla atmaları gerekmektedir.[73]

Resmî vasiyetname tamamlandıktan sonra, yapılacak değişiklikler de artık yeni bir ölüme bağlı tasarruf niteliğinde olacaktır. Bu durumda da aynı şekil şartlarına uyulması gerekmektedir. Ancak vasiyetname tamamlanmadan değişiklikler yapılırsa, yeniden şekil şartlarının yerine getirilmesi zorunlu değildir.[74]

2.3. Karma Vasiyetname

Yukarıda yaptığımız açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, 23/3 sayı ve 26.03.1962 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı, İsviçre hukuk sistemine paralel olarak karma şekilde TMK md. 533-534 ile TMK md. 535 hükümlerinin belirlediği şekli şartlara uyarak da resmî vasiyetname düzenlenebilir.[75]

Karma vasiyetnamede, mirasbırakan okuma yazma bilmesine rağmen TMK md. 534 hükmü yerine, TMK md. 535 hükmüne göre, okunmaksızın ve imzalanmaksızın resmî vasiyetname tanzim edilebilmesi anlamına gelmektedir.[76] Aslında öğretide birtakım yazarlar karma vasiyetname düşüncesine karşı çıkmaktadırlar. Bununla ilgili olarak Antalya; Medeni Kanunumuzun değiştirilmesine için hazırlanan 1984 tarihli Medeni Kanun Ön Tasarısı’nda karma vasiyetnameye (md. 459)  yer verildiği ancak 4721 sayılı TMK’nın buna bilinçli olarak yer vermediğini dolayısıyla zımnen karma vasiyetnameyi kabul etmediğini savunmaktadır.[77]

Bir başka görüş ise; karma vasiyetnamenin yürürlükteki TMK hükümlerine göre mümkün olmadığını, karma vasiyetnamenin olduğunun kabulü halinde kanunun okuma yazma bilenler ile okunmaksızın ve imzalanmaksızın resmî vasiyet düzenlenmesi farkı ciddi bir şekilde ortadan kalkacaktır. Aslında bunlar arasındaki farkın, tanıkların vasiyetnamenin içeriğinden haberdar olup olmamasına ilişkin olduğu, ancak buna rağmen karma vasiyetin kabul edilmesi durumunda bu farkın uygulamada anlamsız olacağı ifade edilmektedir.[78]

Karma vasiyetnameyi kabul eden görüşe göre ise, karma vasiyetten söz edebilmek için şu şartların gerçekleşmesi gerekir. Öncelikle karma şekil, yasal düzenlemenin amacını tam olarak gerçekleştirmelidir. Daha sonra karma şeklin sağladığı güvence, TMK’nın 533-534. maddeleri ya da 535. maddesi hükümlerine göre yapılan vasiyetnamelerin sağlayacağı güvenceden daha az olmamalıdır.[79]

2.3.1. Okunmadan Ancak İmzalanarak Düzenleme

Bu şekliyle karma vasiyetname, aslında TMK md. 535 hükmüne göre düzenlenmekte, ancak mirasbırakan, son arzularının noter tarafından tanıklar önünde okunmasından sonra bir de vasiyetnameyi imzalamaktadır. Bu durum, TMK md. 535’in aradığı güvenceden fazlasını gerektirdiğinden bu vasiyetname geçerli olacaktır. Benzer şekilde yukarıda bahsi geçen 1962 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararında da, “Özel olarak yurdumuzda okuma yazma bilmeyen birçok kişinin sadece imzalarını atabilmeleri ve imzalı bir resmî belgenin ne de olsa imzasız bir resmî belgeden daha çok güven sağlayacak nitelikte olduğu göz önünde tutulunca, MK 482 hükmü uyarınca düzenlenen bir resmî vasiyet senedinde, vasiyetçinin imzasının bulunması onun muteberliği üzerinde etkisiz sayılmalıdır.” ifadelerine yer verilmektedir.[80]

Bu konu ile ilgili olarak tartışmalı olan husus ise, resmi memurun vasiyetname metnini tanıkların önünde okumasının zorunlu olup olmadığıdır. Doktrinde bazı yazarlar bunu zorunlu olarak görmemektedir. Bunlara göre resmi memur, vasiyetnameyi tanıklar olmaksızın sırf mirasbırakana okusa bile bu durumu yani resmi memurun vasiyetnameyi kendisine okuduğunu ve vasiyetnamenin son arzularına uygun olduğunu belirttikten sonra, bu beyanını imza ile belgelemesi, vasiyetnamenin geçerliliği için gereken güvenceyi sağlayacaktır. Çünkü bu beyan dahi, vasiyetnamedeki mirasbırakanın imzası ile birlikte yeteri kadar güvence sağlayacaktır.[81]

Nasıl ki TMK md. 534’ün öngördüğü üzere tanıkların vasiyetçinin vasiyetname metninin okuduğuna ilişkin bizzat kendi gözlemlerine dayanan bir beyanda bulunmaları gerekmiyorsa, burada da tanıkların vasiyetnamenin okunması esnasında hazır bulunmalarına ve tasdik etmelerine gerek yoktur. TMK 534’de olduğu gibi vasiyetname metninin resmî memur tarafından mirasbırakana okunduğuna ilişkin beyanının tanıklarca tasdik edilmesi yeterli olacaktır.[82]

Bu hususla ilgili olarak doktrinde bir grup yazar, okunmayan ancak imzalanarak düzenlenen resmî vasiyetnamelerde, noterin vasiyetname metnini tanıklar önünde okumasının şart olduğunu savunmaktadır.[83] Oğuzman’dabenzer şekilde vasiyetnamenin tanıklar huzurunda okunmasını zorunlu görmektedir. Örneğin görme engeli sebebiyle resmi memurun okuduğu vasiyetnameyi okuyamayan fakat imza atan kişiye vasiyetnamenin tanıklar olmaksızın okunması hâlinde kendisine okunan metnin vasiyetnamede olup olmadığını kontrol etmesi mümkün olmayacaktır. Bu durumda vasiyetçinin imzasının belgeleme niteliğinden yoksun olduğu açıktır. Bu nedenle bizce de; okuyamayanlar için TMK md. 535 hükmündeki şekle tam anlamıyla uyulması daha doğru olacaktır. Ancak elbette fazla olarak vasiyetnamede mirasbırakanın imzası da olabilir.[84]

Bunlardan başka Kocayusufpaşaoğlu, konuya mirasbırakanın okuma bilip bilmemesine göre farklı yaklaşmaktadır. Yazara göre, mirasbırakan okuma biliyorsa, metnin tanıklar huzurunda okunmasına gerek yoktur. Zira mirasbırakan bu durumda imzaladığı metin ile kendisine sunulan metnin aynı olup olmadığını kontrol edebilecek kabiliyettedir. Bu durumda vasiyetçinin tanıkların yardımına ihtiyacı yoktur. Ancak okuma iktidarından yoksun kişilerde, ikinci yoruma uygun şekilde resmî memur tarafından vasiyetname metni okunurken tanıkların hazır bulunması gerekmektedir. Bu düşünce kapsamında karma vasiyetnamenin bu çeşidinin de iki ayrı şekilde olduğu da anlaşılmaktadır.[85]

Bizce, eğer vasiyetçi okuma yazma iktidarından yoksun ise vasiyetname metninin tanıklar huzurunda okunması zorunludur. Dolayısıyla vasiyetçinin ilgili vasiyetnamenin resmi memur tarafından kendisine okunduğunu ve bunun son arzularına uygun olduğunu içeren beyanı ile aslında vasiyetnamenin tanıklar önünde okunmasının zorunlu olmadığına yönelik görüş uygulamada sorunlara neden olacaktır. Zira vasiyetçiye okunan ya da okunduğu söylenen vasiyetnamenin resmi memurlarca değiştirilmesi ihtimal dâhilindedir. Bu nedenlerle bizce böyle durumlarda vasiyetnamenin içeriğinin tanıkların önünde okunması yerinde olacaktır.

2.3.2. Okuyarak Ancak İmzalamadan Düzenleme

Bu ise aslında okuma yazma bilen ancak bedensel engeli nedeniyle imza atamayan kişiler için uygulanabilecek bir yöntemdir. Bu durumlarda, vasiyetçinin vasiyetname metnini resmî memur yerine bizzat kendisinin okuması mümkündür. Elbette ki; bizzat okumak bir başka kişinin okumasına nazaran daha avantajlarıdır. Zira vasiyetçi metnin içeriğinden emin olacak anlaşılmayan bir cümleyi tekrar okuyacak hatta vasiyetnamenin içeriğini üçüncü kişilerden gizleyebilecektir.[86]

TMK md. 535; vasiyetçiye, resmî memur tarafından hazırlanan metnin yine resmî memur tarafından tanıklar huzurunda okunmasını düzenlemiştir. Benzer şekilde burada da, vasiyetname metninin tanıklar huzurunda okuması zorunlu mudur? Öğretide baskın görüşe göre okunması zorunludur. Ancak, tanıkların mirasbırakanın vasiyetname metnine baktığını görmeleri vasiyetçinin gerçekten vasiyetnameyi okunup okumadığını anlamak için yeterli olmayacağı dolayısıyla tanıkların bulunmasını aramanın faydasının olmadığını ve böyle bir zorunluluğun bulunmadığını ileri sürenler de bulunmaktadır.[87]

Ancak bizce de; bu gibi durumlarda, tanıkların vasiyetname metni vasiyetçi tarafından okunurken hazır bulunmaları zorunlu olmalıdır. Zira tanıklar, vasiyetname metnine koyacakları şerhte, vasiyetçinin metni huzurlarında okuduğunu ve son arzularına uygun gördüğünü son olarak vasiyetçinin ölüme bağlı tasarrufa ehil gördüklerini belirteceklerdir.

2.4. Türkçe Bilmeyenlerin Düzenlettirecekleri Resmî Vasiyetnameler

Türkçe bilmeyenler için TMK’da ayrıca özel bir hükmün bulunmaması, bunların resmî vasiyetname düzenlettirmelerine engel olmamaktadır. Ancak, vasiyetçinin Türkçe bilmemesi durumunda, 1512 sayılı Noterlik Kanunu md. 74 hükmünden yola çıkarak işlemin en başından bitimine kadar bir tercüman bulundurulması suretiyle bu boşluğun doldurulması gerekmektedir.[88]

Yabancı dille son arzularını ileten vasiyetçinin vasiyetnamesi tercüman vasıtasıyla
düzenlendikten sonra vasiyetçinin diline uygun olarak düzenlenen bir örneğinin de kendisine verilmesi gerekmektedir. [89] Ancak eğer vasiyetnameyi düzenleyecek resmî memur, vasiyetçinin dilini biliyorsa hem tercümanlık yapıp hem de vasiyetnameyi resmî memur sıfatıyla olarak düzenleyebilecektir.[90]

1512 sayılı Noterlik Kanunu md. 74 hükmü, noterin o dili bilmemesi hali için öngörülmüştür. Zira, yaptığı işin niteliği gereği noterin bizzat tercüme etmesi daha garantili bir uygulama olarak kabul edilmelidir.[91] Yani aslında ülkemizdeki Türkçe bilmeyen kişiler için de, resmî vasiyetname düzenlettirmek mümkündür.[92]

Tercüman uygulamasında ise mümkünse tercümanın noter ya da hâkim tarafından tanınan ve güvenilen kişiler arasından seçilmesi önem arz etmektedir. Vasiyetçinin birlikte getirdiği kişilerin tercüman olarak belirlenmesi yerinde olmayacaktır. Böylece daha sonra istenmeyen sonuçların doğmasının önü en baştan kesilmiş olacaktır.[93]

2.5. Hükümlülerin Düzenlettirecekleri Vasiyetnameler

Bazı ergin kişiler ile velayet altında bulunmayan küçüklerin kişisel ve maddi menfaatlerini korumak için TMK ile vesayet kurumu düzenlenmiştir. Vesayet altına alınma, kişinin kendi istemi ile olabileceği gibi kanuni bir zorunluluktan da kaynaklanabilir. Kişiler bazı durumlarda mahkemeden vesayet altına alınmasını talep edebilirler.

TMK md. 403 hükmüne göre, vesayet altına alınan herkese bir vasi tayin edilmektedir. Vasi, vesayet altındaki küçüğün ya da kısıtlının maddi ve manevi bütün menfaatlerini korumak ve hukukî işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür.

TMK md. 404 ve devamında vesayeti gerektiren haller ve şartları tek tek sayılmıştır. TMK md. 408’de ise kişinin kendi isteğiyle vesayet altına alınması düzenlenmiştir.

TMK md. 407 hükmüne göre; “Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm olan her ergin kısıtlanır. Cezayı yerine getirmekle görevli makam, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlüdür.” Bu durumdaki kişiler kısıtlı olsalar da şahıslarına bağlı haklarını doğrudan kullanabilmektedir. Dolayısıyla temyiz kudreti bulunan hükümlüler resmi ya da sözlü vasiyetnamenin her türlüsünü düzenleyebilirler.[94]

2.6. Resmi Vasiyetnamenin Saklanma Şekli

Resmi vasiyetname yukarıda izah edilen şekillere uygun bir biçimde tanzim edildikten sonra bir örneği mirasbırakana teslim edilir ve aslı ise noterlikte muhafaza edilir. Yani vasiyetnamenin saklanması notere yönelik bir yükümlülüktür. Ancak noterlikçe vasiyetnamenin saklanmamış olması, vasiyetçiye verilen örneğin ortaya çıkması halinde geçersizlik sonucunu doğurmayacaktır.[95]

Noterler ayrıca vasiyetnameyi düzenledikten sonra vasiyetçinin bağlı bulunduğu nüfus müdürlüğüne bu durumu bildirir. Nüfus müdürlüğü de bunun üzerine vasiyetçinin nüfus kaydına resmi vasiyetnamesinin bulunduğuna ilişkin kayıt düşer. Daha sonra vasiyetçinin ölümü üzerine bu durumun nüfus kaydına işlenmesi halinde, nüfus müdürlüğü vasiyetnameyi bildiren noterliğe ölüm hususunu ihbar eder.[96]

3. SONUÇ

Resmi vasiyetnamenin düzenlenmesi, vasiyetçinin gerekli vasiyetname düzenleme ehliyetine sahip olması ve kanunda öngörülen şekil şartlarının yerine getirilmesi ile mümkündür.

Resmi vasiyetname; iki tanığın huzurunda, kanunda öngörülen resmi memurlardan birisinin önünde düzenlenmelidir.  Resmi vasiyetnamenin vasiyetçinin son arzularını içerdiği ve onun ölümünden sonra hüküm doğuracağı dikkate alındığında birtakım sıkı şekil şartlarına tabi tutulması gerekmektedir. Dolayısıyla kanun koyucu resmi vasiyetname için diğer vasiyetname türlerinden farklı olarak çok daha sıkı şekil şartları öngörmüştür. Yargıtay da TMK’da öngörülen resmi vasiyetname şekillerinden hangisi tercih edilirse edilsin bu şekle ilişkin kanundaki şartların vasiyetnamede var olmasını aramaktadır. Zira TMK md. 557’de ölüme bağlı tasarrufların kanunda öngörülen şekillere uygun yapılmamış olmasını da iptal sebebi olarak saymıştır. Resmi vasiyetname bağlamında öngörülen sıkı şekil şartlarına aykırılık bulunması, vasiyetnameyi iptal edilebilir kılmaktadır.

Yukarıda resmi vasiyetnamede şekil konusu genel itibariyle açıklanmış olup bu hususlar somut olaya göre değişkenlik gösterebilmektedir. Bu nedenle hak kaybına uğramamak açısından avukat danışmanlığında hukuki sürecin yürütülmesi faydalı ve doğru olacaktır.

KAYNAKÇA

Antalya, G., (2015), Miras Hukuku, Legal Yay.

Ayan M., (2016), Miras Hukuku, Adalet Yay., Ankara.

Aybay A., (1996), “Miras Hukuku Dersleri”, Yenigün Haber Ajansı Basım ve Yayıncılık.

Aydın M., (2019), Resmi Vasiyetname, Hasan Kalyoncu Üniversitesi SBE., Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.

Berki A. H., (1961), “Vasiyet ve Ölüme Bağlı Tasarruflar”, Ankara.

Berki Ali Himmet, (1961), Vasiyet ve Ölüme Bağlı Tasarruflar, Ege Matbaası.

Dural Mustafa / Öz Turgut, (2019), Türk Özel Hukuku Cilt IV: Miras Hukuku, Filiz Kitabevi.

Eren F. ve Yücer Aktürk, İ., (2019), Türk Miras Hukuku, Yetkin Yayınevi.

Escher A., (1946), “Medeni Kanun Şerhi Miras Hukuku”, (S. Ş. Ansay Çev.), Yeni Cezaevi Basımevi.

Gençcan Ö. U., (2011), Miras Hukuku, Yetkin Yay., Ankara.

Gönensay S. / Birsen K., (1956), “Miras Hukuku”, Fakülteler Matbaası.

Hatemi, H., (2018), Miras Hukuku, On İki Levha Yayınları.

İmre Z. ve Erman H., (2018), Miras Hukuku,Der Yayınları.

İmre Z., (1968), “Türk Miras Hukuku”, Yenilik Basımevi.

İnan, A. N., Ertaş, Ş. ve Albaş, H., (2019), Miras Hukuku, Seçkin Yayınevi.

Kılıçoğlu A. M., (2015), Miras Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara.

Kılıçoğlu Yılmaz, K., (2017), Resmi Vasiyetname, TBB Dergisi, Sayı 133.

Kocayusufpaşaoğlu N., (1987), Miras Hukuku, Filiz Kitabevi.

Oğuzman M. K., (1995), Miras Hukuku, Filiz Kitabevi.

Öztan B. ve Öztan F., (2016), Ölüme Bağlı Tasarruflara İlişkin Medeni Kanun’daki ve Noterlik Kanunu’ndaki Şekil Şartları, AÜHFD,Cilt65(4)

Öztan B., (2018), Miras Hukuku, Turhan Kitabevi.

Özuğur A. İ., (2016), “Türk Medeni Kanunu’ndan Önce ve Sonra Miras Hukuku”, Seçkin Yay., Ankara.

Serozan R. ve Engin B. İ., (2018), Miras Hukuku, Seçkin Yayınevi.

Şener E., (1976), “Noterler ve Vasiyetname”, Noterler Birliği Hukuk Dergisi, Sayı: 10.

Velidedeoğlu H. V., (1969), Medeni Hukuk, İstanbul Ün. Yayınları.

Anahtar Kelimeler: Resmi Vasiyetname, Vasiyetname, Vasiyetnamede Şerh, Son Arzu, Ölüme Bağlı Tasarruf, Resmi Memura Bildirim, Resmi Vasiyetnamede Şekil


[1] Berki Ali Himmet, (1961), Vasiyet ve Ölüme Bağlı Tasarruflar, Ege Matbaası, s. 69.

[2] Dural Mustafa / Öz Turgut, (2019), Türk Özel Hukuku Cilt IV: Miras Hukuku, Filiz Kitabevi, s. 62.

[3] “Resmi vasiyetname yolunu seçen kişi, herhangi bir formalite tuzağına düşmemek için her adımı hesaplı, kitaplı atılması gerekli olan, son derece komplike, zaman alıcı ve paraya mal olucu bir şekil törenini göze almalıdır.” Bknz. Serozan R. ve Engin B. İ., (2018), Miras Hukuku, Seçkin Yayınevi, s. 319.

[4] Öztan B., (2018), Miras Hukuku, Turhan Kitabevi, s. 196.

[5] Öztan B., (2018), a.g.e., s. 196.

[6] Kılıçoğlu Yılmaz, K., (2017), Resmi Vasiyetname, TBB Dergisi, Sayı 133, s. 371.; Velidedeoğlu H. V., (1969), Medeni Hukuk, İstanbul Ün. Yayınları, s. 194-195.

[7] Dural/Öz, a.g.e., s. 68; Öztan B., a.g.e., s. 197.

[8] Bknz. Yargıtay 3. HD., 2013/15169 Esas, 2013/17434 Karar, 05.03.2013 Tarih.; “TMK'nın 532. maddesine göre, resmi vasiyetname; resmi memur, Sulh hâkimi, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli tarafından iki tanığın katılmasıyla düzenlenir. Uygulamada vasiyetnameler genel olarak noter tarafından düzenlenmektedir.”.

[9] İnan, A. N., Ertaş, Ş. ve Albaş, H., (2019), Miras Hukuku, Seçkin Yayınevi., s. 187; Ayrıca Noterlik Kanunu’nun madde 89’da “Düzenleme Şeklinde Yapılması Zorunlu İşlemler” kenar başlığı altında resmî vasiyetnameler de yer almaktadır.

[10] Kılıçoğlu Yılmaz K., a.g.e., s. 378.

[11] Hatemi, H., (2018), Miras Hukuku, On İki Levha Yayınları, s. 102.

[12] Aydın M., (2019), Resmi Vasiyetname, Hasan Kalyoncu Üniversitesi SBE., Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s. 30.

[13] Yargıtay 3. HD., 2017/16678 Esas, 2018/7664 Karar, 05.07.2018 Tarih.

[14] Serozan/Engin, a.g.e., s. 319.; Hatemi H., a.g.e., s. 102.

[15] Serozan/Engin, a.g.e., s. 319.; İnan/Ertaş/Albaş, a.g.e., s. 187.; Eren F. ve Yücer Aktürk, İ., (2019), Türk Miras Hukuku, Yetkin Yayınevi, s. 116.

[16] Eren/Yücer Aktürk, a.g.e., s. 117; İmre Z. ve Erman H., (2018), Miras Hukuku,Der Yayınları. s. 84.

[17] İmre/Erman, a.g.e., s. 84.; İnan/Ertaş/Albaş, a.g.e., s. 187.

[18] Serozan/Engin, a.g.e., s. 319.

[19] Dural/Öz, a.g.e., s. 69.

[20] Serozan/Engin, a.g.e., s. 319.; Öztan, a.g.e., s. 200.; İnan/Ertaş/Albaş, a.g.e., s. 188.

[21] Yargıtay 3. HD., 2014/1020 Esas, 2014/8842 Karar, 03.06.2014 Tarih.

[22] İmre/Erman, a.g.e., s. 84.

[23] Eren/Yücer Aktürk, a.g.e., s. 117.

[24] İnan/Ertaş/Albaş, a.g.e., s. 188.

[25] İmre/Erman, a.g.e., s. 85.; İnan/Ertaş/Albaş, a.g.e., s. 188.

[26] Gençcan Ö. U., (2011), Miras Hukuku, Yetkin Yay., Ankara, s. 318.

[27] TBK madde 15; “İmzanın, borç altına girenin el yazısıyla atılması zorunludur. Güvenli elektronik imza da, el yazısıyla atılmış imzanın bütün hukuki sonuçlarını doğurur. İmzanın el yazısı dışında bir araçla atılması, ancak örf ve âdetçe kabul edilen durumlarda ve özellikle çok sayıda çıkarılan kıymetli evrakın imzalanmasında yeterli sayılır. Görme engellilerin talepleri halinde imzalarında şahit aranır. Aksi takdirde görme engellilerin imzalarını el yazısı ile atmaları yeterlidir.”

[28] Dural/Öz, a.g.e., s. 69.

[29] İmre/Erman, a.g.e., s. 85.

[30] Öztan, a.g.e., s. 200.; Dural/Öz, a.g.e., s. 70.

[31] İmre/Erman, a.g.e., s. 85.

[32] Dural/Öz, a.g.e., s. 70.

[33] Dural/Öz, a.g.e., s. 70.

[34] İnan/Ertaş/Albaş, a.g.e., s. 189.; Dural/Öz, a.g.e., s. 70.; Ancak bazı yazarlara göre, “Kanunda izlenen sıraya göre, önce resmi memurun resmi vasiyetnameyi imzalaması, bundan sonra da tanıkların şerhini düşüp imzalamaları gerekir. Ancak bu sıra emredici nitelikte değildir. Memur vasiyetnameyi tanıklardan sonra da imza edebilir ve böyle bir durum iptal sebebi oluşturmaz.”. Bknz. İmre/Erman, ag.e., s. 87.

[35] Yargıtay 3. HD., 2015/10759 Esas, 2015/18648 Karar, 24.11.2015 tarihli kararında; “Resmi vasiyetnamenin; işlemde birlik prensibi uyarınca, vasiyetçinin vasiyetnameyi okumasından sonra, aşamalarında araya fasıla girmeksizin tamamlanması gerekir. Resmi memurun yaptığı işlemler tevsik işlemi olduğu için, baştan itibaren aynı memur tarafından yapılması ve son imza işleminin de tahriri alan, okuyan ve vasiyetçi ile tanık sözlerini dinleyen, yazdıran memur tarafından yapılması zorunludur. Bu yön, işlemlerde birlik prensibinin zaruri bir sonucudur.” ifadelerine yer vermiştir.

[36] Bknz. Yargıtay 3. HD, 2017/16678 Esas, 2018/7664 Karar, 05.07.2018 Tarih.

[37] Öztan, a.g.e., s. 201.; Dural/Öz, a.g.e., s. 70.

[38] Kılıçoğlu Yılmaz, a.g.e., s. 280-281.

[39] Yargıtay 3. HD., 2006/15414 Esas, 2007/8764 Karar, 24.05.2007 Tarihli kararında; “Dava şekle aykırılık nedeniyle vasiyetnamenin iptaline ilişkindir. 14.4.2003 tarihli vasiyetname ile N. Ç. mirasçı olarak atanmıştır. Vasiyetname düzenlenmesine katılması yasak olan kişiler Türk Medeni Kanunu’nu 536. maddesinde belirtilmiştir. Vasiyetname lehdarı; tanık Savaş Özgür'ün teyzesi olduğundan ve tüm temlikler bu lehdara yapıldığından vasiyetnamenin tümümün iptali gerekir. Bu gerekçe ile sonucu itibariyle doğru olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.” hükmüne değinmiştir.

[40] Yargıtay 3. HD., 2010/4491 Esas, 2010/10163 Karar, 08.06.2010 Tarihli kararında; “Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkilinin, (mirasbırakan) Naciye Özdemir'in kardeşi olup tek sağ ve yasal mirasçısı olduğunu; murisine, vefat etmeden 6 gün önce, davalı Meliha Öztürk tarafından eve noter getirilmek suretiyle vasiyetname düzenlettirildiğini; düzenlenen bu vasiyetnamenin, kanunda öngörülen şekle aykırı olarak ve de murisin çok ağır hasta olduğu bir sırada, tasarruf ehliyeti yok iken, kendisine bakmama tehdidi altında bırakılarak düzenlenmiş olduğunu iddia ederek; vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde; vasiyetnamenin, yasadaki şekil şartlarına uygun olarak düzenlendiğini; vasiyetçinin vasiyetnameyi düzenlerken alınmış hekim raporu bulunduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; "...MK'na göre vasiyet edenin karı veya kocası, usul ve füruu, erkek ve kız kardeşleri ile bu kimselerden her birinin karı ve kocasının, resmi vasiyetnamenin düzenlenmesi sırasında tanık olarak bulunamayacakları öngörülmüştür. Tanıklardan Mustafa Kul, yararına vasiyet yapılanın kardeşinin kocasıdır. (Davalının kardeşi Emine Kul'un kocasıdır) Bu anlamda Noterlik Kanunu’nun 76. maddesinde de düzenleme getirilmiş olduğundan düzenlenen vasiyetnamenin bu sebeple iptaline karar vermek gerekeceği kanaati hasıl olmuştur gerekçesiyle" davanın kabulü ile, vasiyetnamenin iptaline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.

TMK'nın 536. maddesinde; "Fiil ehliyeti bulunmayanlar, bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklılar, okur yazar olmayanlar, mirasbırakanın eşi, üstsoy ve altsoy kan hısımları, kardeşleri ve bu kişilerin eşleri, resmi vasiyetnamenin düzenlenmesine memur veya tanık olarak katılamazlar.

Resmi vasiyetnamenin düzenlenmesine katılan memura ve tanıklara, bunların üstsoy ve altsoy kan hısımlarına, kardeşlerine ve bu kişilerin eşlerine o vasiyetname ile kazandırmada bulunulamaz." ibaresi yer almaktadır.

Noterlik Kanunu’nun 76. maddesinde de; "Noter, tanık, tercüman ve bilirkişiler aşağıdaki hallerde noterlik işlemine katılamazlar" dendikten sonra 3.cü fıkrasında; "ilgililerden biri ile aralarında sıhri dahi olsa usul ve füru veya kan hısımlığında üçüncü, sıhri hısımlıkta ikinci derecede civar hısımlığı veyahut evlat edinme ilişkisi varsa" hükmüne amirdir.

Ne var ki; Noterlik Kanunu, tüm işlemlerde uygulanmak üzere tanıklarla ilgili hükümler öngörmüştür. Oysa, TMK.'nun 536. maddesi, sadece vasiyetnamelerde tanık olacakları içeren şartları saymıştır. Maddede, vasiyetname düzenlenirken tanık olamayacaklar tahdidi olarak sayılmıştır. Hal böyle olunca, Türk Medeni Kanunu genel nitelikte olmakla beraber, 536. maddesi, Noterlik Kanunu’na göre, "özel hüküm" niteliği taşır. Özel hükmün genel hükme üstün tutulacağı genel hukuk ilkesidir. Bu bakımdan gerek resmi gerek sözlü vasiyet tanıklarında TMK’nın 536. maddesinde sayılan nicelik ve niteliklerinin aranması yeterlidir.

Somut olayda; tanık, vasiyetçinin kardeşi veya eşi olmadığı gibi (TMK’nın 536/1. maddesi), vasiyetname ile kazandırmada bulunulan kişinin (Meliha Öztürk'ün) kardeşinin kocası olduğundan; TMK’nın 536/2. maddesindeki yasaklanan kişilerden de değildir.

O halde, mahkemece; vasiyetnamenin, aranan yasal şekil şartlarını taşıdığı ve vasiyetçinin vasiyetname düzenlerken fiil ehliyetine de haiz olduğu gözetilerek; davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde davanın kabulüne ilişkin hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” hükmüne değinmiştir.

[41] Dural/Öz, a.g.e., s. 64.

[42] Aydın M., a.g.e., s. 30.

[43] Öztan B. ve Öztan F., (2016), Ölüme Bağlı Tasarruflara İlişkin Medeni Kanun’daki ve Noterlik Kanunu’ndaki Şekil Şartları, AÜHFD,Cilt65(4), s. 3602.

[44] Dural/Öz, a.g.e., s. 64, 65.

[45] Öztan B. ve Öztan F., a.g.e., s. 3602.

[46] Yargıtay 2. HD’nin 2010/4020 Esas, 2010/7975 Karar, 21.04.2010 Tarihli kararında; “Dava konusu Kadıköy 1. Noterliğinin 24.07.1996 tarih ve 31541 yevmiye numaralı vasiyetnamede tanıklar, Türk Medeni Kanunu’nun 534. maddesi uyarınca vasiyetçiyi tasarrufa ehil gördüklerini beyan etmemişlerdir. Belirtilen bu husus vasiyetnamenin geçerlilik şartıdır. Şekle ait bu eksiklik vasiyetnameyi geçersiz kılar. Bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.” ifadelerine yer verilmiştir.

[47] Öztan B. ve Öztan F., a.g.e., s. 3602.

[48] Yargıtay 3. HD., 2013/16213 Esas, 2013/16631 Karar, 26.11.2013 Tarih.

[49] İmre/Erman, a.g.e., s. 86.

[50] Bknz. Yargıtay 1. HD, 2016/14410 Esas, 2020/84 Karar, 08.01.2020 Tarih.; Yargıtay 3. HD, 2014/13732 Esas, 2015/6326 Karar, 14.04.2015 Tarih.; Yargıtay 3. HD, 2014/19014 Esas, 2015/2080 Karar, 12.02.2015 Tarih.; Yargıtay 3. HD, 2014/21132 Esas, 2015/16868 Karar, 28.10.2015 Tarih.; Yargıtay 3. HD, 2016/13562 Esas, 2018/2437 Karar, 14.03.2018 Tarih.; Yargıtay 3. HD., 2016/15442 Esas, 2018/3450 Karar, 04.04.2018 Tarih.; Bütün bu ve benzeri kararlara rağmen vermiş olduğu bir kararda Yargıtay, “Adli Tıp Kurumu raporunda mirasbırakanın fiil ehliyetine sahip olduğu hususunun belirtilmiş olmasına rağmen; öz bakımının kötü halde olması, yaşının ilerlemiş olması, murisin evini çöp eve çevirdiği haberlerinin bulunması, bilirkişi raporunun bağlayıcı olmaması” gibi gerekçelerle ilk derece mahkemesinin verdiği kararı bozmuştur. Bkz. Yargıtay 3. HD, 2014/13392 Esas, 2015/6375 Karar sayılı ve 15.04.2015 tarihli kararı.

[51] 28.11.1945 tarih ve 15/13 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı.

[52] İmre/Erman, a.g.e., s. 86.

[53] Yargıtay 2. HD’nin 1973/1556 Esas, 1973/1575 Karar, 15.03.1973 Tarih.

[54] Dural/Öz, a.g.e., s. 71

[55] Dural/Öz, a.g.e., s. 72.

[56] Dural/Öz, a.g.e., s. 72.

[57] İmre/Erman, a.g.e., s. 88.

[58] Kılıçoğlu-Yılmaz, a.g.e., s. 387.

[59] Berki A. H., (1961), “Vasiyet ve Ölüme Bağlı Tasarruflar”, Ankara, s. 81.; Öztan, a.g.e., s. 204.

[60] Özuğur A. İ., (2016), “Türk Medeni Kanunu’ndan Önce ve Sonra Miras Hukuku”, Seçkin Yay., Ankara, s. 848.

[61] Bknz. Kılıçoğlu-Yılmaz, a.g.e., s. 387.

[62] Berki, a.g.e., s. 82.

[63] Dural/Öz, a.g.e., s. 67-68

[64] YİBK 26.03.1962, 23/3 Resmî Gazete 11122.

[65] Yargıtay 3. HD, 2018/5856 Esas, 2018/10138 Karar, 17.10.2018 Tarih.

[66] Yargıtay 3. HD, 2016/3597 Esas, 2017/4536 Karar, 04.04.2017 Tarih.

[67] Aydın M., a.g.e., s. 44.

[68] Yargıtay 3. HD, 2018/5856 Esas, 2018/10138 Karar, 17.10.2018 Tarih.

[69] Aybay A., (1996), “Miras Hukuku Dersleri”, Yenigün Haber Ajansı Basım ve Yayıncılık, s. 33.; Öztan, a.g.e., s. 202.

[70] Öztan, a.g.e., s. 202.

[71] Yargıtay 2. HD, 2005/12048 Esas, 2005/15353 Karar, 09.11.2005 Tarihli kararında; “Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden Jülide Neslihan Taki vekili Av. Nafi Pakel ve karşı taraf Ahmet Esat Muhlis Sırmalı ve Ark. vekili Av. Ahmet L. Uman geldi. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Mirasbırakan, tasarruf özgürlüğünün sınırları içerisinde malvarlığının tamamında veya bir kısmında vasiyetname ya da miras sözleşmesiyle tasarrufta bulunabilir. Bu kazandırma mirasçı atamaksızın belli bir mal bırakma suretiyle de yapılabilir. Vasiyetname resmi şekilde veya mirasbırakanın el yazısıyla ya da sözlü olarak düzenlenir. Resmi vasiyetname, iki tanığın katılmasıyla resmi memur tarafından tanzim edilir. Resmi memur Sulh Hakimi, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevlidir.

Mirasbırakanın, arzularını resmi memura bildirir. Bunun üzerine memur vasiyetnameyi yazar veya yazdırır, okuması için mirasbırakana verir. Vasiyetname, mirasbırakan tarafından okunup imzalanır. Memur vasiyetnameye tarih koyarak imzalar. Vasiyetnameye tarih ve imza konulduktan sonra mirasbırakan, vasiyetnameyi okuduğunu, bunun son arzularını içerdiğini memur huzurunda iki tanığa beyan eder. Tanıklar bu beyanın kendi önlerinde yapıldığını ve mirasbırakanın tasarrufa ehil gördüklerini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalarlar.

El yazılı vasiyetnamenin yapıldığı yıl, ay ve gün gösterilerek, başından sonuna kadar mirasbırakanın el yazısıyla yazılmış ve imzalanmış olması zorunludur.

Vasiyetnamedeki tarih, vasiyetnamenin düzenlendiği sırada, mirasbırakanın vasiyet yoluyla ölüme bağlı tasarruf yapma ehliyetinin bulunup, bulunmadığının tespitinde kolaylık, birden fazla vasiyet varsa hangisinin önce, hangisinin sonra yapıldığının tespitine yöneliktir. El yazısı ile yapılan vasiyetlerde tarih ve düzenleme yeri vasiyetnamenin geçerlilik şartıdır. Vasiyetnamedeki tarihin yanlışlığı her türlü delille ve özellikle vasiyetname dışında yer alan olgu ve vasıtalarla da ispat edilir. Yorum vasiyetnameyi ayakta tutacak nitelikte yapılmalıdır. Amaç, mirasbırakanın son arzularını korumak olmalıdır.

Davanın konusunu oluşturan vasiyetnamenin şekil, ehliyet ve irade sakatlığı sebebiyle iptaline karar verilmesi istenilmiştir. Mahkemece yalnızca vasiyetnamedeki tarihin çelişkili olduğundan söz edilerek, diğer iptal sebepleri üzerinde inceleme yapılmadan iptal kararı verilmiştir.

Dava konusunu oluşturan vasiyetname noter tarafından (resmi memur) tarafından düzenlenmiştir. Resmi memur (bugün bindokuzyüzdoksan yılı Kasım ayının ikinci Cuma günü) ibaresini yazdıktan sonra günün 2.11.1990 olduğunu açıklamıştır. İki ve üçüncü sayfalarına da tarihin 2.11.1990 olduğunu vurgulamış, yine sonucunda (bindokuzyüzdoksan yılı Kasım ayının ikinci Cuma günü) olduğunu vurgulamıştır. Vasiyetnamedeki ibarenin, Kasım ayının ikinci sözcüğünden sonra virgül varmış şeklinde okunması halinde de bunun 2.11.1990 olduğu anlaşılmaktadır. Sözü edilen vasiyetnamenin Kasım ayının ikinci Cumasına rastlayan 9.11.1990'da yapılmadığı vasiyetnamenin içeriğiyle de sabittir.

Hükme esas alınan Dairemizin 25.09.2000 gün ve 2000/9286 sayılı kararında, vasiyetname düzenlenirken bölünmezliğinin ihlal edilip, işlemin noter tarafından başlamasına rağmen sonuçtaki imzanın başkası tarafından atılmış olması iptal sebebi olmuştur. Sözü edilen bu kararda vasiyetnamedeki tarih hatasının vasiyetname içindeki yahut dışındaki olgularla ispatlanacağı hususu tartışılmamıştır. Emsal olma özelliği bulunmamaktadır.

Bu açıklamalar karşısında; vasiyetnamedeki tarih çelişkisinden söz edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Davanın diğer iptal sebeplerine hasren de incelenmesi gerekir. Açıklanan hususun dikkate alınmaması da usul ve yasaya aykırıdır.”

[72] Dural/Öz, a.g.e., s. 73.; Öztan, a.g.e., s. 202.

[73] Dural/Öz, a.g.e., s. 74.

[74] Dural/Öz, a.g.e., s. 74.

[75] Dural/Öz, a.g.e., s. 74.; Aybay, a.g.e., s. 33.

[76] Kılıçoğlu Yılmaz, a.g.e., s. 389.

[77] Antalya, G., (2015), Miras Hukuku, Legal Yay., s. 135.

[78] Kılıçoğlu Yılmaz, a.g.e., s. 389.

[79] Dural/Öz, a.g.e., s. 74.

[80] Kocayusufpaşaoğlu N., (1987), Miras Hukuku, Filiz Kitabevi, s. 185-186.; Dural/Öz, a.g.e., s. 74-75.

[81] Dural/Öz, a.g.e., s. 75.; Kocayusufpaşaoğlu, a.g.e., s. 186.

[82] Kocayusufpaşaoğlu, a.g.e., s. 186-187.

[83] Oğuzman M. K., (1995), Miras Hukuku, Filiz Kitabevi, s. 116.

[84] Oğuzman, a.g.e., s. 117.

[85] Kocayusufpaşaoğlu, a.g.e., s. 188.

[86] Kocayusufpaşaoğlu, a.g.e., s. 188-189.

[87] Bknz. Kocayusufpaşaoğlu, a.g.e., s. 189, dn. 97.

[88] Gönensay S. / Birsen K., (1956), “Miras Hukuku”, Fakülteler Matbaası, s. 96; Şener E., (1976), “Noterler ve Vasiyetname”, Noterler Birliği Hukuk Dergisi, Sayı: 10, s. 6.

[89] İmre Z., (1968), “Türk Miras Hukuku”, Yenilik Basımevi, s. 138.

[90] Escher A., (1946), “Medeni Kanun Şerhi Miras Hukuku”, (S. Ş. Ansay Çev.), Yeni Cezaevi Basımevi, s. 309.

[91] Kocayusufpaşaoğlu, a.g.e., s. 181.

[92] Şener, a.g.e., s. 34.

[93] Şener, a.g.e., s. 34.

[94] Şener, a.g.e., s. 32.

[95] Ayan M., (2016), Miras Hukuku, Adalet Yay., Ankara, s. 107.

[96] Kılıçoğlu A. M., (2015), Miras Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara, s. 117.


Yorum Yaz