Hukuk Davalarında İspat

Hukuk Davalarında İspat

1. GENEL OLARAK

Hukuk davalarında taraflarca getirilme ilkesi uygulandığından dolayı kişinin hakkına ulaşabilmesi için öncelikle bu hakkını hukuka uygun delillerle ispat etmesi gerekmektedir. Bu sebeple ispat, bir davanın olmazsa olmazlarındandır.

Hukuk davalarında ispat, davadan önce gerçekleşen uyuşmazlığa ilişkin vakıaların gerçekliği konusunda hâkimde kanaat uyandırmaktır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu 187 vd maddelerinde düzenlenmektedir.

İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. (m.187/1)

2. İSPAT YÜKÜ

Hâkim kural olarak vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini kendiliğinden araştıramaz. Taraflar iddia ettikleri vakıaları ispat etmesi gerekmektedir. Peki taraflardan hangisi bunu ispat etmesi gerekecektir ve ispat edememesi halinde nasıl bir yaptırıma maruz kalacaktır. İspat yükü genel olarak bu soruların cevabını vermektedir. Yani ispat yükü, uyuşmazlık konusu vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini kim tarafından ispat edilmesi gerektiği, ispat edilememesi halinde hâkimin hâkimin ne şekilde karar vereceğini gösterir.

Genel kural; iddia eden kişi iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. İddia edilen vakıaların ispatlanamaması halinde hâkim, o tarafın aleyhine karar verecektir. TMK’nın 6. maddesine göre; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Yine HMK’nın 190. maddesine göre; İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.

İspat yükü kurallarının birçok istisnası olup bu konuda detaylı bilgi için uzman bir hukukçuya danışılması gerekmektedir.

3. SPATIN GEREKLİ OLMADIĞI DURUMLAR

a. Çekişmesiz Vakıalar

Davada bazı hallerin ispat edilmesi zorunlu değildir. Hukuk davalarında taraflarca getirilme ilkesinin uygulandığını söylemiştik. Yani hâkim, tarafların ortaya koymuş olduğu iddialar üzerinden yargılama yapacaktır. Davanın çözümünde etkili olmayan veya tarafların uyuşmazlık içerisinde olmadıkları aksine anlaştıkları vakıaların ispat edilmesi gerekmemektedir.

b. İkrar

Başka bir durum olarak karşı taraf bir hususu ikrar etmiş olabilir. İkrar, taraflardan birisinin, kendi aleyhine olarak ileri sürülen bir olayın doğruluğunu mahkemeye beyan etmesidir. Örnek vermek gerekirse bir alacak davasında davacı davalının kendisine 10.000 TL borcu olduğunu iddia ediyorsa ve davalı taraf cevap olarak evet 10.000 TL borcum vardı ancak ben bu borcu ödedim demesi durumunda davalı taraf ortada bir 10.000 TL borç olduğunu ikrar etmiş olacaktır. Örneği biraz daha genişletirsek davalı taraf 10.000 TL borcun vadesinin daha gelmediğini ve bu sebeple ödemediğini de ileri sürebilir. Bu durumda da ortada bir borç ilişkisinin varlığı ikrar edilmiş olacaktır. Bu beyandan sonra alacaklı taraf artık 10.000 TL borcun varlığını ispat etmesi gerekmeyecektir.

c. Karineler

Karine, bilinen bir olaydan, bilinmeyen bir olayın varlığı veya yokluğu sonucunun çıkarılmasıdır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere karinenin 2 unsuru bulunmaktadır. Örnek olarak taşınır malın zilyedi onun maliki sayılır verilebilir. Bu durumda kişi örneğin telefonun zilyetliğinin kendisinde olduğunu ispat etmesi yeterlidir. Bu durumu ispat etmesi halinde telefonun mülkiyetinin kendisinde olduğu karine olarak ispatlanmış olacaktır. Tapu sicilinde var olan hususların herkesçe bilindiği bir karinedir. Buna göre bir ev alım satımında evi alan kişi tapu sicilinde ipotek kaydı olduğu hususunu bilmediğini daha sonra iddia edemeyecektir.

d. Herkesçe Bilinen Vakıalar

Herkesçe bilinen vakıaların da ispatı gerekmemektedir. Örnek olarak 01.01.2000 tarihinde doğmuş birinin kaç yaşında olduğunun ispatı gerekmemektedir. Ancak bu durumun aksi elbette ispat edilebilir. Mesela bir kişi nüfus kaydında 01.01.2000 doğumlu gözüküyor ise de aslında doğum tarihi 15.11.1999 olabilir. Bu durumda bunun ispat edilerek kişinin tam yaşı belirlenebilir.

4. SONUÇ

İspat, bir hukuk davasında hakkını elde edebilmenin ön şartıdır. Kişi, hakkını somut bir vakıaya, bir hukuk normuna dayandırması gerekmektedir. İspat olmadan mahkemeler kişinin lehine karar veremez. Tabi ki burada ispatı zorunlu olmayan durumlar karşımıza çıkmaktadır. Bu durumlar somut olaya göre kısa bir akıl yürütmeyle anlaşılabilecek veya tarafların zaten anlaştıkları vakıalardır. Bu yazımızda genel olarak ispatın hangi taraf tarafından yapılması gerektiği ve yapılmadığı takdirde sonuçlarına değindik. İspat kurallarının birçok istisnası bulunmaktadır. Örnek olarak senede dayalı bir borç ilişkisinde diğer taraf borcunu ödediğini tanık dinleterek ispat edemez. Bu gibi bir durumda karşı tarafında borcu ödediğine dair bir senet göstermesi gerekmektedir. Aksi halde mahkeme, borçlu tarafın tanığını dinlemeyecek ve aleyhine karar verecektir. Bu gibi durumlarda dava konusu vakıaların ne şekilde ispat edileceğini uzman bir hukukçuyla görüşülerek karar verilmesi önem arz etmektedir.

KAYNAKLAR
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/273396
PEKCANITEZ H., ÖZEKES M., ATALAY O.(2021), Medeni Usul Hukuku, 9. Bası, Ankara.


Yorum Yaz