Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Kararı Nedir?

Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Kararı Nedir?

Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar CMK'nın 172/1. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre; Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Verilen bu kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.

Bilindiği üzere;

Kamu davası açma görevi CMK 170/1. maddesiyle, Cumhuriyet savcısına verilmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise Cumhuriyet savcısı, soruşturma aşamasında topladığı deliller ışığında, suçun işlendiği hususunda yeterli şüpheye ulaşmışsa iddianame düzenler.

Ancak, Cumhuriyet savcısı kamu davası açmak için öngörülen yeterli şüpheye ulaşamaz ise kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı verir. Bura da tartışılması gereken husus yeterli şüphe kavramıdır. Yeterli şüpheyi en basit haliyle, kişinin isnad edilen suçtan mahkum olma ihtimalinin beraat etme ihtimalinden yüksek olması şeklinde tarif edebilir. Yeterli şüphenin varlığı için Cumhuriyet savcısı tarafından akla, bilime, hukuka ve mantığa uygun toplanmış somut delillere ihtiyaç vardır.

CMK 172/1. maddesinin 2. cümlesinde, Cumhuriyet savcısı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermesi için öngörülen diğer bir husus ise, kovuşturma olanağının bulunmaması halidir.

Kovuşturma olanağının bulunmama halleri ise;

1-Şüphelinin TCK 32/1.maddesine göre akıl hastası olup, işlediği eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması,

2-Kanun gereği takibi şikayete bağlı bir suçta, şikayet hakkına sahip kişinin bu hakkını kullanmaması, ya da şikayette bulunmuş olsa bile şikayetinden vazgeçmesi,

3-Soruşturma aşamasında, kanunda suç için öngörülen süre içinde davanın açılmaması,

4-Genel affın çıkması,

5-Suça konu fiili gerçekleştirenin 12 yaşından küçük olması halinde TCK m.31/1’e göre, bu çocuğun cezai ehliyeti bulunmaması,

Şeklindedir.

KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARARA HANGİ SÜREDE VE NEREYE İTİRAZ EDİLBİLİR?

CMK 173/1. maddeye göre, suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir.

Örneğin, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen karara karşı, Ankara Sulh Ceza Hakimliklerine itiraz edilebilir, yine Gölbaşı (Ankara) Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen karara karşıda aynı şekilde kanun gereği, Ankara Sulh Ceza Hakimliklerine itiraz edilmesi gerekir.

YAPILAN İTİRAZ ÜZERİNE VERİLEBİLCEK KARARLAR NELERDİR?

İtiraz dilekçesinde, itirazda bulunan kamu davası açılmasını gerektirecek olayları, delilleri belirtir. Yapılan itiraz üzerine sulh ceza hakimliği,

1-Soruşturmanın genişletilmesini örneğin, tanık dinlenilmesi ya da bazı kurumlardan bilgi ve belge istenmesi yönünde karar verebileceği gibi,

2-Gerekçesini belirterek itirazı reddederek dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir,

Cumhuriyet savcısı da, sulh ceza hakimliğince verilen kararı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.

Kanun gereği, itirazın reddedilmesi halinde bu aşamada yapılan masraflar itiraz edene aittir.

Eğer, sulh ceza hâkimliği itirazı yerinde bulursa, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı kaldırır, bu durumda Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye göndermek zorundadır.

Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu madde hüküm uygulanmaz. Örneğin; Cumhuriyet savcısının kamu davasını açmada takdir yetkisinin düzenlendiği CMK 171/1. maddesinde yazılı, cezayı kaldıran şahsî sebep olarak etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların ya da şahsî cezasızlık sebebinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığı kararı verebilir.

KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARARIN KESİNLEŞMESİNDEN SONRA YENİDEN SORUŞTURMA BAŞLATILABİLİR Mİ?

CMK 172/2. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmedikçe ve bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmedikçe, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.

Kanun metninden de anlaşılacağı üzere, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcısı kamu davası açmak için yeterli yeni delille ulaşsa bile, kendiliğinden soruşturma dosyasını ele alıp dava açma yetkisi bulunmamaktadır. Mutlaka bu konu da sulh ceza hakimliğinden bir karar alması gerekir.

Yeterli yeni delilden anlaşılması gereken ise, delilin kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan önce mevcut olması, ancak ele geçirilememesi, ya da delilin karardan önce dosya kapsamında bulunmasına rağmen Cumhuriyet savcısı tarafından görülmeyip, değerlendirmeye alınmayan delil, yeni delildir.

Yürürlükten kaldırılan, 1412 sayılı CMUK’dan farklı olarak 5271 sayılı CMK’da kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasının belli şartlara tabi kılınmış olup, Cumhuriyet savcısı kendiliğinden veya başkaca bir makamın talimatı üzerine aynı fiilden dolayı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar kaldırılarak kamu davası açamaz.

Buradaki başka makam ifadesi Cumhuriyet başsavcısını gündeme getirir ki, kanunla Cumhuriyet başsavcılarının da, hukuken kesinleşmiş kovuşturmaya yer olmadığına dair kararları kaldırma ve yeniden soruşturma talimatı verme yetkisi yoktur.

CMK 172/3. maddesi gereği, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın etkin soruşturma yapılmadan verildiğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmesi veya bu karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi üzerine, kararın kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde talep edilmesi hâlinde yeniden soruşturma açılır.

Yukarıda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar konusu genel itibariyle açıklanmış olup bu hususlar somut olaya göre değişkenlik gösterebilmektedir. Bu nedenle hak kaybına uğramamak açısından avukat danışmanlığında hukuki sürecin yürütülmesi faydalı ve doğru olacaktır.


Yorum Yaz