DİSİPLİN HUKUKUNDA SAVUNMA HAKKI

DİSİPLİN HUKUKUNDA SAVUNMA HAKKI

       Disiplin cezaları, kamu hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi bakımından kamu görevlilerinin mevzuat uyarınca yerine getirmek zorunda oldukları ödev ve sorumlulukları ifa etmemeleri veya mevzuatta yasaklanan fiillerde bulunmaları durumunda uygulanan yaptırımlar olup, memurların özlük hakları üzerinde doğrudan ve önemli sonuçlar doğurmaları sebebiyle subjektif ve bireysel etkileri bulunduğu gibi kamu görevinin gereği gibi sürdürülmesi ve kamu düzeninin sağlanması bakımından objektif ve kamusal öneme sahiptirler.

         Bu bakımdan disiplin soruşturmalarının yapılmasında izlenecek yöntem, ceza verilecek fiiller ve ceza vermeye yetkili makam ve kurullar pozitif olarak mevzuatla belirlenmekte, doktrin ve yargısal içtihatlarla da konu ile ilgili disiplin hukuku ilkeleri oluşturulmaktadır. Buna göre, disiplin cezası verilebilmesi için kusurlu halin tespitinden sonra belli süreler içinde ilgili memur hakkında tarafsız bir soruşturmacı görevlendirilerek disiplin soruşturması açılması, söz konusu soruşturmada memurun lehine ve aleyhine olan tüm delillerin toplanarak ekleriyle birlikte bir soruşturma raporunun oluşturulması ve bu şekilde memurun hangi fiili, nerede, ne zaman, nasıl, ne şekilde işlediğinin somut, hukuken kabul edilebilir ve delillerle şüpheye yer vermeyecek açıklıkta ortaya konularak yetkili disiplin amiri veya disiplin kurulu tarafından bir disiplin cezası verilmesi gerekmektedir.

        Anayasa'nın 129/2. maddesinde, "Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez." hükmüne yer verilmiştir.

        657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 130. maddesinde ise,  "Devlet memuru hakkında savunması alınmadan disiplin cezası verilemez. Soruşturmayı yapanın veya yetkili disiplin kurulunun 7 günden az olmamak üzere verdiği süre içinde veya belirtilen bir tarihte savunmasını yapmıyan memur, savunma hakkından vazgeçmiş sayılır." hükmüne yer verilmiştir.

        Savunma hakkı, suç işlediği iddia edilen kişinin, yetkili organ önünde, üzerine atılı suçu işlemediğini, fiilin hukuka aykırı olmadığını, bazı kanuni nedenlerle cezalandırılmaması gerektiğini veya hakkında önerilen cezadan daha az cezayı hak ettiğini ileri sürmesidir ki, bu hak, adil yargılama ilkesinin temelini oluşturur. Bunun yanında, yukarıda yer verilen ilgili Anayasa hükmünün gerekçesinde de, yapılacak disiplin kovuşturmalarında ve disiplin cezası uygulamasında ilgiliye isnad olunan hususun bildirilmesi, dinlenilmesi, savunmasını yapma imkanı tanınması bu madde ile güvence altına alınmaktadır ifadelerine yer verilerek, disiplin cezaları ile ilgili olarak anayasal güvenceye bağlanan savunma hakkının içeriği belirtilmiştir.

      Doktrinde de; suç işlediği iddia edilen kişi tarafından, olayın oluş biçimi ve gerçekliği hususunda soruşturmacıya görüş bildirilmesi teknik savunma; karar mercii önünde, maddi olguların hukuki nitelendirmesinin yapılması ise hukuki savunma olarak nitelendirilerek birbirinden ayırdedilmiş ve savunma hakkının amacına hizmet edebilmesinin, bu hakkın mutlak surette karar veren makam önünde kullanılmasına bağlı olduğu değerlendirmesi yapılmıştır.

Bu kapsamda, ilgili anayasal ve yasal mevzuat bir arada değerlendirildiğinde, disiplin cezaları ile ilgili olarak, savunma hakkı kullandırılmadan disiplin cezası verilmesi hukuken mümkün olmayıp, kamu görevlisinin savunmasının istenilmesine ilişkin yazının, ilgilinin koruma altına alınan savunma hakkını kullanmasını ve sağlıklı bir hukuksal inceleme yapılabilmesini mümkün kılacak nitelikte olması gerekmektedir.

       Bunun yanında, bahsi geçen savunma hakkının önemine istinaden uygulanmasında da usulüne uygun olarak savunma istenmesi gerekmektedir. Zira, uygulamada pek çok kez kamu personeline hakkındaki isnat edilen suçlamalar anlatılmaksızın, deliller gösterilmeksizin savunmasının istendiği görülmektedir. Ancak, bu tür durumlarda savunma hakkı usulüne uygun biçimde sağlanmamaktadır. Soruşturma sürecinde her ne kadar  farklı şekillerde ifade alınsa da, Anayasa ve Kanunların belirttiği savunma hakkı, yalnızca iddiaya ilişkin ifade veya bilgi verilmesi şeklinde değildir.

         Gerek 657 sayılı Yasa, gerek Anayasamız, gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve iç hukukumuzun bir parçası haline gelmiş diğer uluslararası antlaşmalarda düzenlenmiş olan savunma hakkının, tam ve etkili kullanılabilmesi için kişinin hangi fiil ile suçlandığını öğrenmesi yeterli değildir. Kişinin bu suçlamanın dayanağı bilgi ve belgeleri görme ve inceleme hakkı da vardır. Bu hak, savunma hakkının ayrılmaz bir parçasıdır. Aksi halde savunma hakkı, sadece biçimsel olarak kullandırılan içi boş bir hakka dönüşecek ve savunma hakkı ile korunan haktan, düzenleme amacına uygun bir biçimde yararlanmak mümkün olmayacaktır. Bu nedenle kınama cezasının dayanağı soruşturma raporu ile eklerinin tarafıma verilmeksizin sadece cezanın tebliğ edilmesi usulü bir eksikliktir.

   Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 6.6.2000 tarihli Magee/Birleşik Krallık kararında bu husus şöyle açıklanmaktadır: Adil yargılanma hakkının düzenlendiği İHAS m.6’ nın esas amacı, yöneltilen suçlama hakkında karar vermeye yetkili bir mahkemede adil yargılanmayı sağlamaktır. Ancak, bu durum adil yargılanma ilkesinin yargılama öncesi soruşturmada hiç uygulanmayacağı anlamına gelmez. Sözleşme m.6 ve özellikle fıkra 3 dava açılmadan önce de geçerlidir, aksi takdirde yargılamanın hakkaniyeti ciddi şekilde olumsuz etkilenebilir. Sözleşmenin ilgili maddesinin üçüncü fıkrasında ise her sanığın isnadı öğrenme, savunma için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olma, müdafiden yararlanma, soru sorabilme, tanık dinletme ve gerektiğinde tercüman isteme haklarına sahip olduğu gösterilmektedir.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 6.6.2000 tarihli Magee/Birleşik Krallık kararında bu husus şöyle açıklanmaktadır: Adil yargılanma hakkının düzenlendiği İHAS m.6’ nın esas amacı, yöneltilen suçlama hakkında karar vermeye yetkili bir mahkemede adil yargılanmayı sağlamaktır. Ancak, bu durum adil yargılanma ilkesinin yargılama öncesi soruşturmada hiç uygulanmayacağı anlamına gelmez. Sözleşme m.6 ve özellikle fıkra 3 dava açılmadan önce de geçerlidir, aksi takdirde yargılamanın hakkaniyeti ciddi şekilde olumsuz etkilenebilir. Sözleşmenin ilgili maddesinin üçüncü fıkrasında ise her sanığın isnadı öğrenme, savunma için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olma, müdafiden yararlanma, soru sorabilme, tanık dinletme ve gerektiğinde tercüman isteme haklarına sahip olduğu gösterilmektedir.

       Bu itibarla, savunma hakkının özünün korunması için, soruşturma tamamlandıktan sonra ve ceza verilmeden önce tüm soruşturma evrakının ilgiliye gösterilerek, hakkında uygulanması düşünülen ceza ve gerekçeleri de belirtilerek yazılı bir bildirim ile savunma hakkının tanınması gerekmektedir. Buna uyulmaksızın tesis edilen disiplin cezaları hukuka aykırı olup, idare mahkemesine başvurulması halinde yürütmeyi durdurma ve iptal kararları alınabilecektir.

        Yukarıda disiplin hukukunda savunma hakkı konusu genel itibariyle açıklanmış olup bu hususlar somut olaya göre değişkenlik gösterebilmektedir. Bu nedenle hak kaybına uğramamak açısından avukat danışmanlığında hukuki sürecin yürütülmesi faydalı ve doğru olacaktır.


Yorum Yaz