İdari Yargıda İvedi Yargılama Usulü

İdari Yargıda İvedi Yargılama Usulü

1- Genel Açıklamalar:

İdari yargıda, özellikle idari işlemlere karşı açılan iptal davalarında, idari işlemin icrai olma ve hukuka uygunluk karinesinden yararlanma özellikleri nedeniyle, yürütmenin durdurulması kararı verilmediği durumlarda, dava konusu işlemin yürütülmesi devam ettiği için, davanın uzun sürmesi mağduriyetlere yol açabilmektedir. Bu nedenle, idari yargıda kararların, makul bir süre içinde alınması, davacının haklarının korunması bakımından çok önemlidir.

İvedi yargılama usulünde amaç, yargılama sürecinin kısaltılması suretiyle bu usule tabi davaların mümkün olan en kısa sürede karara bağlanmasının sağlanmasıdır. Yargılama ivedi bir yargılama da olsa, burada önemli olan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde belirtilen “makul süre” kavramına uyulmasıdır.

İvedi yargılama, idari yargıda izlenen genel yargılama usulünden farklı olarak, sürelerin kısaltılması ve yargılama usulünün basitleştirilmesi suretiyle yapılan hızlı ve farklı bir yargılamadır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda, yargılamanın hızlandırılması amacıyla konulmuş bazı hükümler yer almaktadır.

Bu hükümler, 6545 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na eklenen 20/A maddesi ile 10.09.2014 tarihli ve 6552 sayılı Kanun’un 96. maddesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na eklenen 20/B maddesidir.

İvedi yargılama usulü, sınırlı sayıda dava türü bakımından getirilmiştir. Bu şekilde, sınırlı sayıda belirtilen bu davaların geciktirilerek sonuçlandırılmasının gerek idare, gerekse davacılar bakımından, telafisi güç veya imkansız sonuçlar doğmasına ve hukuki belirsizliğin oluşmasına engel olunmaya çalışılmıştır.

2- 2577 sayılı Kanunun 20/A maddesindeki İvedi Yargılama Usulü:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A maddesinde, ivedi yargılama usulünün uygulanacağı uyuşmazlıklar tahdidi olarak sayılmıştır. Buna göre ivedi yargılama usulü sadece aşağıda sayılan işlemlerden doğan uyuşmazlıklar hakkında uygulanır:

a) İhaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemleri

b) Acele kamulaştırma işlemleri

c) Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları

d) 12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca yapılan satış, tahsis ve kiralama işlemleri e) 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca, idari yaptırım kararları hariç çevresel etki değerlendirmesi sonucu alınan kararlar

f) 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca alınan Bakanlar Kurulu kararları

İvedi yargılama usulünde süreler, genel yargılama usulüne göre oldukça kısaltılmıştır. Örneğin, idari yargıda genel dava açma süresi altmış gün iken, Kanunun 20/A maddesinde sayılan uyuşmazlıklarda otuz gündür.

İvedi yargılama usulünde, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi uygulanmaz. 11. maddeye göre, ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir ve bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. İvedi yargılama usulünde ise, böyle bir idari başvuru dava açma süresini durdurmayacağından, ilgilinin idareye başvurmadan doğrudan doğruya dava açması gerekmektedir.

İvedi yargılama usulünde, yedi gün içinde ilk incelemenin yapılarak dava dilekçesi ile eklerinin tebliğe çıkarılması gerekmektedir. Oysa genel yargılama usulünde, ilk inceleme süresi on beş gündür (İYUK md.14/4).

İvedi yargılama usulünde dosyanın tekemmülünden sonra karar verme süresi de kısa tutulmuş olup, bu süre bir aydır. İdari yargıda genel yargılama usulünde ise bu süre, dosyanın tekemmül tarihinden itibaren en geç altı ay içinde sonuçladırılması gerekir. İvedi yargılamada, ara kararı verilmesi, keşif, bilirkişi incelemesi ya da duruşma yapılması gibi işlemler ivedilikle sonuçlandırılacağı hükme bağlanmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu20/A maddesinde, savunmanın verilmesi veya savunma verme süresinin geçmesiyle dosyanın tekemmül etmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Dolayısıyla, ivedi yargılama usulünde tarafların birer dilekçe (dava dilekçesi-savunma dilekçesi) sunma hakları mevcut olup, bu durum idari yargılamanın genel usulünde, davacının dava dilekçesi ile cevaba cevap dilekçesi, davalının ise “birinci savunma” ve “ikinci savunma” dilekçesi olmak üzere ikişer dilekçe verme şeklinde düzenlenmiştir. İ

dari yargıda genel yargılama usulünde otuz gün olan savunma süresi, ivedi yargılama usulünde on beş gün olarak belirlenmiştir (İYUK md. 20/A/2-d). Bu on beş günlük süre bir defaya mahsus olmak üzere en fazla on beş gün uzatılabilir. Savunmanın verilmesi veya savunma verme süresinin geçmesiyle dosya tekemmül etmiş sayılır.

İvedi yargılama usulünün bir başka özelliği ise, yürütmenin durdurulması talebine ilişkin kararlara karşı itiraz edilememesidir (md.20/A, fıkra 2/e). Mahkemenin yürütmenin durdurulması talebi üzerine verdiği kararlar kesindir. Oysa, genel yargılama usulünde, yürütmenin durdurulması talebi üzerine verilen kararlara karşı tarafların Bölge İdare Mahkemesine itiraz etme hakkı bulunmaktadır (İYUK md.27/7).

İvedi yargılama usulüne tabi olan davalarda istinaf yoluna başvurulamaz (İYUK md. 45/8). Bu davalarda istinaf yoluna başvurmak mümkün olmadığından, doğrudan doğruya temyiz yoluna gidilmesi gerekmektedir.

İvedi yargılama usulünde temyiz süresi, diğer davalardan farklı olarak, otuz gün yerine on beş gün olarak belirlenmiştir (İYUK md.20/A/2-g). Genel yargılama usulünde otuz gün olan temyiz dilekçelerine cevap verme süresi ise, bu usulde on beş gün olarak belirlenmiştir (İYUK md. 20/A/2-ı). Temyiz dilekçelerinin, üç gün içinde incelenip tebliğe çıkarılacağı hüküm altına alınmış olup (İYUK md. 20/ A/2-h), temyiz isteminin ise, en geç iki ay içinde karara bağlanarak karaın en geç bir ay içinde tebliğe çıkarılacağı (İYUK md. 20/A/2-j) hükme bağlanmıştır.

3- 2577 sayılı Kanunun 20/B maddesindeki İvedi Yargılama Usulü:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na eklenen 20/B maddesi ile, madde 20/A’da düzenlenen ivedi yargılama usulünden farklı bir ivedi yargılama usulü getirilmiştir.

Söz konusu maddede; "1. Millî Eğitim Bakanlığı ile Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan merkezî ve ortak sınavlar, bu sınavlara ilişkin iş ve işlemler ile sınav sonuçları hakkında açılan davalara ilişkin yargılama usulünde:

a) Dava açma süresi on gündür.
b) Bu Kanunun 11 inci maddesi hükümleri uygulanmaz.
c) Yedi gün içinde ilk inceleme yapılır ve dava dilekçesi ile ekleri tebliğe çıkarılır.
ç) Savunma süresi dava dilekçesinin tebliğinden itibaren üç gün olup, bu süre bir defaya mahsus olmak üzere en fazla üç gün uzatılabilir. Savunmanın verilmesi veya savunma verme süresinin geçmesiyle dosya tekemmül etmiş sayılır.
d) Yürütmenin durdurulması talebine ilişkin olarak verilecek kararlara itiraz edilemez.
e) Bu davalar dosyanın tekemmülünden itibaren en geç on beş gün içinde karara bağlanır. Ara kararı verilmesi, keşif, bilirkişi incelemesi ya da duruşma yapılması gibi işlemler ivedilikle sonuçlandırılır.
f) Verilen nihai kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.
g) Temyiz dilekçeleri üç gün içinde incelenir ve tebliğe çıkarılır. Bu Kanunun 48 inci maddesinin bu maddeye aykırı olmayan hükümleri kıyasen uygulanır.
ğ) Temyiz dilekçelerine cevap verme süresi beş gündür.
h) Danıştay evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda, maddi vakalar hakkında edinilen bilgiyi yeterli görürse veya temyiz sadece hukuki noktalara ilişkin ise yahut temyiz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar verir. Aksi hâlde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında yeniden karar verir. Ancak, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan temyizi haklı bulduğu hâllerde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri gönderir. Temyiz üzerine verilen kararlar kesindir."
hükmüne yer verilmiştir.

Bu madde ile Millî Eğitim Bakanlığı ile Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan merkezî ve ortak sınavlar, bu sınavlara ilişkin iş ve işlemler ile sınav sonuçları hakkında açılan davalara ilişkin olarak özel bir yargılama usulü getirilmiştir. Görüldüğü üzere, bu yargılama usulü, normal yargılama usulüne göre yargılama sürecini hızlandıracak önemli değişiklikler içermektedir. Buna göre, 2577 Sayılı Kanun'a 6552 Sayılı Kanunla eklenen 20/B maddesinde belirtilen işlemlere karşı, taraflar açısından, dava açma süresi, cevap verme süresi, temyiz süresi; mahkemeler açısından ise, dava dosyalarının tekemmül süresi ile dosyaları inceleme süreleri kısaltılmış; yürütmenin durdurulması talebine dair verilecek kararlara itiraz yolu ile temyiz incelemesi sonrasında karar düzeltme yolu kapatılmıştır.

2577 Sayılı Yasamın 20/B maddesinde öngörülen özel yargılama usulüne tabi işlemlerin kapsamının belirlenmesi amacıyla iki şart aranmıştır. Bunlardan birincisi "Milli Eğitim Bakanlığı ile Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan bir sınav olması"; ikincisi ise, "merkezi ve ortak sınav ve bu sınava dair iş ve işlemler" olması şartıdır. Yasa koyucu bu iki şartın yanında yapılacak sınavın "merkezi" ve "ortak" sınav olması özelliğini de birlikte aramış olduğu halde "merkezi ve ortak sınav" tanımına yer vermemiştir.

Dolayısıyla, söz konusu maddedeki yargılama usulüne tabi işlemlerin kapsamı belirlenirken, bu Kanun maddesiyle amaçlanan faydanın sağlanması için dengeli bir yorum yapılması gerekmektedir. Bu kapsamda söz konusu madde ile getirilen düzenlemedeki sürelerin kısalığı, bazı itiraz ve kanun yollarının kaldırıldığı dikkate alındığında, maddenin kapsamının dar yorumlanmasının değişik mağduriyetlere yol açabileceği gibi çok geniş yorumlanmasının da mağduriyetlere yol açacağı açıktır.

Danıştay yerleşik içtihatlarında, Sınavlar sebebiyle oluşacak bireysel mağduriyetlerin önüne geçilmesi amacıyla getirilen 2577 Sayılı Kanunun 20/B maddesi hükmünün düzenleyici işlemleri kapsamadığı gibi "merkezi ve ortak sınav" koşuluna uymayan yani bir kuruma veya bir gruba münhasır olarak yapılan Hakim Adaylığı Yazılı ve Sözlü Sınavı, Kaymakam Adaylığı Yazılı Sınavı, Komiser Yardımcılığı Sınavı, Milli Eğitim Bakanlığı Şube Müdürlüğü Yazılı ve Sözlü Sınavı veya görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları gibi sınavları da kapsamadığı değerlendirilmekte iken, anılan maddede yer alan "merkezi ve ortak sınav" tanımına uygun olarak yapılan ve başvurucular bakımından daha geniş kapsamlı olan KPSS, ALES, YDS, YGS, LYS, TEOG ve benzeri gibi sınavların ise bu özel yargılama usulü kapsamında olduğu değerlendirilmektedir.

Yukarıda yer alan mevzuat hükmünden de anlaşılacağı üzere, bu özel ivedi yargılama usulünde, süreler daha da kısaltılmıştır. Dava açma süresi 10 gün olarak belirlenmiş olup, savunma verme süresi de 3 gün olarak belirlenmiştir. Dosyanın tekemmülünden itibaren en geç on beş gün içinde karara bağlanacağı ve verilen nihai kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir. Temyiz dilekçelerinin üç gün içinde inceleneceği ve tebliğe çıkarılacağı hükmüne yer verilmiş olup, temyiz dilekçelerine cevap verme süresi ise 5 gün olarak belirlenmiş olup, temyiz üzerine verilen kararlar kesindir.

Bu yargılama usulünde de, Kanunun 20/A maddesinde düzenlenen ivedi yargılama usulünde olduğu gibi, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi uygulanmaz. Yürütmenin durdurulması talebine ilişkin kararlara karşı itiraz edilememekle olup, yerel mahkemenin esas hakkında verdiği karara karşı doğrudan Danıştay'a temyiz başvurusu yapılması zorunludur.

4- Sonuç:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca ivedi yargılama usulünde süreler oldukça kısa tutulmuştur. İvedi yargılama usulünde temel amaç, davaların hızlı bir şekilde sonuçlandırılmasıdır.

AİHS’nin 6. maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesi uyarınca, “Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir.” Ancak “makul süre”den kasıt yargılamanın sadece hızlı bir şekilde sonuçlandırılması demek değildir; aynı zamanda yargılamanın adil yargılanma hakkı ihlal edilmeden düzgün ve iyi bir şekilde işlemesi de gerekmektedir. Dolayısıyla, ivedi yargılama usulünde de, “makul süre” kavramına uyulması zorunludur. Yargılamanın çok hızlı yapılması, her zaman adil bir yargılama yapıldığını göstermez. Makul sürenin aşılması adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğu gibi, yargılamanın makul süreden daha kısa bir süre içinde tamamlanması da adil yargılanma hakkını zedeler. Hızlı yargılama uğruna hukukun genel ilkeleri, uluslararası sözleşme hükümleri başta olmak üzere mevzuatımızda tanınan haklar ihlal edilmemelidir.


Yorum Yaz