KESİN HÜKME SAYGI İLKESİ

KESİN HÜKME SAYGI İLKESİ

Kesin hükme saygı ilkesi, yürürlükteki kurallara göre çözümlenen bir konunun o
konunun ilgilileri arasında -kanunun öngördüğü iade-i muhakeme gibi ayrık durum
dışında- yeniden incelenmesine engeldir. Değişik kanunlarda yer alan bu hukuksal
kurum, yargı alanında kararlılık sağlamak amacına bağlanmaktadır. Biçimsel ve nesnel
anlamda tanımları yapılan bu kurumun ögeleri; yargı kararlarına tanınan bir nitelik
olması, bu niteliğin yasalarla tanınması ve yargı kararına uyulması zorunluluğudur.
Kesin hükme saygı (res judicata) ve kesin hükmün bağlayıcı olması, hükmü veren
mahkeme de dâhil diğer bütün mahkemelerin ve diğer ilgili kurumların bu kararla bağlı
olması anlamına gelir. Yargının verdiği ve bağlayıcı olan kesin hüküm, zarar gören
taraflardan biri açısından işlevsiz duruma getirilmişse adil yargılanma hakkının
sağladığı güvencelerin bir anlamı kalmayacaktır.

Bir mahkeme kararının kesin hüküm mahiyetini alabilmesi için genel olarak üç
koşul aranmaktadır:

Bunlardan birincisi kesin hüküm sayılan bir mahkeme kararının bulunmasıdır.
Tespit ve tedbir kararları ile genel olarak icra mahkemesi kararları kesin hükmün
bağlayıcılığı kudretini haiz değildir.
İkinci olarak kesinleşen kararın taraflar arasında mevcut olan bir ihtilafı çözmek
amacıyla verilmesi gerekir. Dolayısıyla bir anlaşmazlığı çözmeyen, hasımsız olarak
verilen bazı veraset davaları kesin hüküm mahiyetinde değildir.
Üçüncü olarak söz konusu kararlar nihai olmalıdır. Kararların nihailiği mahkemenin
tarafların iddia ve savunmalarını dinleyerek ve delilleri değerlendirerek bu hususta son
kararını vermiş olması anlamına gelmektedir. Bir kararın maddi anlamda kesin hüküm
niteliğini haiz olması ve bu konuda kesin hüküm itirazında bulunulabilmesi için davanın
taraflarının, konusunun ve sebeplerinin aynı olması gerekir.
Hukuk sisteminde nihai mahkeme kararlarını taraflardan birinin aleyhine sonuç
doğuracak şekilde uygulanamaz hâle getiren düzenleme ve uygulamalar bulunması veya
mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde engellenmesi hâllerinde mahkeme
hakkı anlamını yitirecektir.
Kesin hükme saygı, uluslararası hukuk düzenine özgü hukukun genel ilkelerinden
biri olarak kabul görmektedir. Anayasa'nın 138. maddesinin son fıkrasında düzenlenen
yargı kararlarının geciktirilmeksizin uygulanması yükümlülüğü, hukukun genel
ilkelerinden biri olarak da kabul edilen kesin hükme saygı ilkesinin bir gereğidir.
Adil yargılanma hakkı ile bağlantılı olan kesin hükme saygı ilkesi, kesinleşmiş bir
mahkeme hükmüyle bireylere tanınan statüye (hak ve borçlara) hukuk düzenince istisnai
durumlar dışında müdahale edilmemesini gerekli kılar. Bunun sonucu olarak
mahkemeler aynı konuda aynı dava sebebine dayanarak aynı taraflar hakkında verilmiş
olan hüküm ile bağlıdır.
Kesin hükmün dokunulmazlığı ilkesi mutlak değildir. Bazı istisnai durumlarda
kesin hükme müdahale edilmesine hukuk sistemleri cevaz verebilir. Nitekim usul
hukukunda sınırlı hâllerde uygulanmak üzere buna yönelik bazı müesseseler (hükmün
tavzihi, tashihi, tamamlanması, yargılamanın yenilenmesi, kanun yararına temyiz)
öngörülmüştür. Bunun dışındaki müdahalelerin olağan yargısal süreçteki gibi deliller yeniden değerlendirilerek kesin hükmün esastan yeniden incelenmesi sonucunu
doğurmaması gerekir.
Kesinleşmiş bir mahkeme kararına müdahaleyi gerekli kılan önemli ve zorlayıcı
koşulların varlığının somut gerekçelerle ortaya konulduğu istisnai hallerde ilgili usul
kanunlarındaki düzenlemelere uyulması koşulu ile kesin hükme müdahale edilmesi
mümkün olacaktır. Başka bir ifadeyle hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerinin bir
gereği olarak kesin hükmün ortadan kaldırılmasının şartlarının ve usullerinin kanunda
açıkça düzenlendiği hallerde kesin hükme müdahale mümkündür (benzer yöndeki
değerlendirme için bkz. Mustafa Altın, § 65).


Yorum Yaz